Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Halk ‘iş ve aş’tan başka şey düşünmez olmuş. Derviş’e ümit bağlayanlar ‘Bu adam başbakan olursa ekonomiyi daha iyi idare eder. Fakirlikten kurtuluruz’ bekleyişi içinde.
İki gündür Ege’de dolaşıyorum. Mehmet Ali Bayar dedi ki: "Politikanın kalbi Ege’de atar... Ege halkının partilere ve politikacılara bakışı seçimin kaderini belirler!.." Ben de Mehmet Ali Bayar’ın tavsiyesi ile kahvedeki halktan, dükkandaki esnaftan, pazardaki köylüden bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum.
Derviş’e ümit bağlayanlar onu ‘parti’den soyutluyor. "Hoca, ben demokratım... AP’den başka partiye oy vermem. Bu defa Derviş’e vereceğim" diyen, "Hangi partiye girerse ona rey vereceğiz" diyen var. Söylenenler ne ölçüde doğru? Bilmeye imkan yok. Ama bir gerçek var... Köylüde, esnafta, halkta Kemal Derviş bir ümit...

Sohbet başlarken genelde "Kemal Derviş’e oy vereceğim" diyenlerin, sohbet ilerledikçe "kafalarının karışık olduğu anlaşılıyor. Önce, "Kemal Derviş ekonomiyi daha iyi idare eder... İş ve aş için Derviş’e oy vereceğiz" diyenlerin, ekonominin nasıl daha iyi idare edileceği, "iş ile aşın nasıl sağlanacağı" konusunda hiçbir fikirleri olmadığı görülüyor. Köylü, esnaf, halk "IMF ilişkileri, istikrar programı, iç borç, borç faizi, Avrupa Birliği ile ortaklık pazarlığı" gibi konulara hiç mi hiç girmiyor... Onlar için sonuç önemli. Başarının ölçüsü, "daha fazla iş daha fazla aş!.."
İkinci noktaya gelince... O daha da ilginç... Yeni Türkiye Partisi kurulmuş kurulmamış, partinin başkanı, başkan yardımcıları, kurucuları kimmiş? Önemli değil. Yeni Türkiye Partisi Kemal Derviş’in başbakan olmasını, ekonominin başına gelmesini sağlayacak bir politik düzenleme olarak görülüyor. Ama kafalardaki soru şu: "O partiye rey verirsek Kemal Derviş başbakan olur mu?"
Ben ekonomi yazarıyım politikadan anlamam... "Köylü, esnaf, halk ne mesaj veriyor? Ne demek istiyor?" diyerek Ege’nin "politika ağaları"na sordum.
Bana "gazatacı" bey... Yaz da hem İsmail Cem, hem Kemal Derviş okusun..." dediler ve şunları anlattılar:
"İsmail Cem’in, Yeni Türkiye Partisi’ni seçime kadar halka anlatabilmesi için halka vereceği tek bir mesaj var: Bize oy verin. Biz TBMM’ye girelim. Kemal Derviş başbakan olsun. Ben partinin başkanıyım. Ama bizim başbakan adayımız Kemal Derviş’tir. Bu mesaja paralel olarak Kemal Derviş’in de vereceği tek bir mesaj var: Yeni Türkiye Partisi TBMM’ye girer ise, ben başbakan olmaya talibim. Başbakan olarak sizin iş ve aş sorununuzu çözeceğim. Bana inanın. Bana güvenin." Ve bunu söyledikten sonra da İstanbul’da yalı, köşk gezintilerinden vazgeçip hemen Anadolu’ya çıkması, yanında karısı (yabancı asıllı olması hiç önemli değil) halka kendini, halk diliyle anlatması gerekir. Tipi, kişiliği, konuşması ile bunları yapacak kabiliyeti var.
Ege’nin politika ağalarının bir de "keşke" senaryosu var... "Hoca, Kemal Derviş’in yeri CHP" diyorlar. Bu "keşke" senaryosuna göre, "Keşke Deniz Baykal bir efendilik yaparak ben başkanlığı Kemal Derviş’e bırakıyorum diyebilse... CHP çok geniş bir yelpazede, kurulu teşkilatı, deneyimi ile dinamizm kazanır... Seçimde çoğunluk oylarını toplar... Bu Deniz Baykal’a da, CHP’ye de, Kemal Derviş’e de iyilik getirir. Ama en çok iyiliği ülke görür.

Hafta başında tek bir "keşke" senaryosu varken, herkes bir partiye girmesini beklerken Derviş’in yurtdışına kaçması üzerine "keşke" senaryosu "ikilendi"... İkinci "keşke" senaryosunu dile getirenler, "Ecevit Derviş’e çengel atsa... DSP’yi ona bıraksa. O zaman Yeni Türkiyeciler geri döner, CHP’den gelenler olur... DSP seçimi götürür..." diyorlar.
"İsmail Cem parti kurarak yeni başkan olmuş... Deniz Baykal CHP’yi tapulamış. Onlar parti başkanlıklarını neden bıraksın ki?" şeklindeki sorulara da cevap hazır... "Hoca önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimi var... İsmail Cem de, Deniz Baykal da Cumhurbaşkanlığı’na yakışır..." Pekiyi de, Ecevit DSP’yi Kemal Derviş’e bırakır mı? "Bırakır Hoca bırakır.... Bu hali ile seçime girip namını kötü etmekten ise, son kozunu kullanır... Hem İsmail Cem’i, hem Deniz Baykal’ı mat eder... Hem Rahşan Hanım, hem kendi bu işin primini toplar!.."
Sayın okuyucularım temmuz sıcağının kavurduğu Ege’de politika kazanı böyle kaynıyor.