Refik Hariri, Lübnan'da ve Arap âleminde "çok parlak" bir isme sahip. Ama hayat hikâyesi çok ilginç. 1944 yılında Lübnan'ın Sayda şehrinde fakir bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1964'te liseyi bitirdikten sonra Beyrut Arap Üniversitesi'ne girdi. Bir yıl sonra 1965'te üniversiteden ayrılarak Suudi Arabistan'a geçti ve orada öğretmen olarak çalışmaya başladı.Suudi Arabistan'da 1970'li yılların ortalarında bazı petrol şirketleriyle iş anlaşmaları imzaladı. O yıllarda Lübnan'da da iç karışıklıklar başlamıştı. Hariri, ticaret ve sanayi alanındaki faaliyetlerini Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde sürdürdü. Önce küçük ihalelere girdi. Sonra bir Fransız şirketini satın alarak büyük ihaleleri aldı. Çok kısa bir süre içinde büyük bir servete sahip oldu ve Arap dünyasının hatta tüm dünyanın sayılı zenginleri arasında yer aldı. Başbakanımız dün Beyrut'a gelir gelmez ilk olarak Başbakanlık Sarayı'nda Lübnan Başbakanı Mittaki ile görüştü. Ardından 14 Şubat 2005'te bombalı suikast sonucu hayatını kaybeden Refik Hariri'nin mezarını ziyaret etti. Yayın dünyasına girmesi ile Refik Hariri parasal gücü yanında, potansiyel bir siyasi güç elde etmiş oldu. "El-Mustakbel" televizyonunu ve Paris'ten yayın yapan "Eş-Şark" radyosunu satın aldı. Arap dünyasının en etkili haftalık yayın organları arasına giren "El-Mustakbel" dergisinin ve "Savtu'l-Urube" gazetesinin sahibi oldu. Günlük "El-Mustakbel" gazetesini çıkardı. Arap dünyasının en yaygın günlük gazetelerinden olan "En-Nehar"ın ve Suudi Arabistan'daki üç derginin sahibi oldu. Siyasi çevrelerde ve iş âleminde "medya kralı" olarak anılmaya başladı. 1987 yılında Suudi Arabistan'dan vatandaşlık hakkı elde etti. Medya kralı 1988 Taif Antlaşması ile Lübnan'da iç savaş sona erdi. Lübnan'ın iç savaşta yıpranmamış ve uluslararası ilişkilerde de söze gelir ağırlığı olan yeni yüzlere ihtiyacı vardı. Şartlar Hariri'nin öne çıkmasına imkân verdi. Sünni Müslüman kesimden olmakla birlikte, diğer kesimlerle ilişkilerinde bir sorunu yoktu. Lübnan Anayasası'na göre de başbakanın Sünni kökenli olması gerekiyordu. Hariri'nin konumu ve ekonomik alandaki ilişkileri ona Lübnan'ın yeni siyaset sahnesinde büyük şans kazandırıyordu. Bu şansı değerlendirdi. Siyaset sahnesine adım attı. 1992'de başbakan oldu. 1985'e kadar bu görevde kaldı. 1996'da Ulaştırma Bakanı oldu ve 1998'e kadar bu görevini sürdürdü. Siyaset sahnesi 2000 yılında Lübnan halkının desteğiyle ikinci kez başbakanlık koltuğuna oturma imkânı elde etti ve 2004 yılı ekim ayına kadar da bu görevini sürdürdü. Ekim 2004'te bazı konularda ortaya çıkan ihtilaflardan dolayı istifa etti.Hariri'nin Lübnan'da siyaset sahnesinde yer aldığı dönem ülkenin yeniden yapılanma dönemidir. Başbakanlık koltuğuna ilk oturduğunda başkent Beyrut deprem görmüş gibi harabe halindeydi. Çünkü 1978-1988 tarihleri arasında süren 10 yıllık bir iç savaşa sahne olmuştu... 10 yıllık iç savaşın ve üç yıllık İsrail işgalinin yerle bir ettiği ülkenin yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardı. Hariri, her ne kadar ülkeyi büyük borçların altına soktuysa da hem kendi imkânlarını hem de uluslararası bağlantılarını kullanarak ülkeyi yeniden inşa etmeyi başardı. Bu çalışmalarından dolayı Hariri halkın sempatisini ve desteğini kazanmıştı. Aynı zamanda bir medya patronu olması ona yapılanları halka anlatma ve yandaş sayısını artırma imkânı da veriyordu.Fakat bu kadar avantajı elinin altında toplaması birçoklarının karşıt tavırlarını çekmesine de sebep oldu. Suudi Arabistan'daki bazı rakip işadamlarıyla arası açıldı. Lübnan'ın eski Genelkurmay Başkanı Cumhurbaşkanı Emil Lahud'la dostluğu bozuldu. Suriye ile anlaşmazlığa düştü. Lübnan'ın yeniden yapılanmasında kapıları çoğunlukla Fransa'ya açması nedeniyle ABD yönetiminin desteğini kaybetti. Yeniden inşa etti Hariri, Ekim 2004'te başbakanlıktan istifa etti. Sebep, görünüşte Suriye'nin Lübnan'dan askerlerini tamamen çekmesi konusundaki ısrarıydı. Ancak tek sebep bu değildi. Cumhurbaşkanı Emil Lahud ile de arasında önemli ihtilaflar vardı.Onun böyle bir dönemde, üstelik Suriye askerlerinin çekilmesi talebiyle istifa etmesi, bazılarının, hakkında "ABD'nin adamı" yorumları yapmalarına sebep oldu. Oysa, Lübnan'ın yeniden yapılanması döneminde önemli projeleri kendi şirketine verdiği, ABD firmalarına imkân tanımadığı için ABD ile arası bozuktu.Hariri'nin Lübnan'da "Saudi Oger" adında büyük bir holdingi var. Hayattayken holdingin başında idi. Şimdi oğulları idare ediyor. Oğullarından Sadettin Hariri babasının yolunda siyaset sahnesinde boy gösteriyor. Saudi Oger Holding Lübnan'da ve çevre ülkelerde büyük ihalelerin hemen hepsini tek başına veya başka şirketlerle ortak olarak ele geçiriyor. İnşaat, telekomünikasyon, basın konularında faaliyet gösteren holding bizim Türk Telekom'un özelleştirilmesine ilgi gösteriyor. guras@milliyet.com.tr Büyük işleri aldı