Önceki gün gazetelerin iç sayfalarında küçük bir polisiye haber vardı. Genç bir işadamı bir başka işadamını dolandırmaktan gözaltına alınmış. Genç işadamı, ismi bilinmeyen küçük bir TV kanalını satmış. Satın alan hesapları karıştırınca, genç işadamının bu TV kanalı için Emlak Bankası’ndan 30 milyon dolar kredi kullandığını görmüş. Satan genç adam bu borcu hesaplara geçirmemiş. TV kanalını satın alan kişi bunu fark edince polise başvurarak genç işadamını dolandırıcılık iddiasıyla yakalatmış... Ama "ayıp etmiş"!.. Ne lüzum var işi ciddiye almaya!.. Büyütmeye!.. Kredi nereden alınmış? Emlak Bankası’ndan... Kaç milyon dolarmış? 30 milyon dolar. Efendim bu bankanın "görev zararı"dır... Bu parayı kredi adı ile Emlak Bankası’ndan alıp "lüpleyen ve hüpleyen" değil, "halkımız" ödemek zorundadır... Hala bu anlaşılamadı mı?
Efendim, Emlak Bankası, Halk Bankası ve Ziraat Bankası adındaki kamu bankalarından "lüplenen - hüplenen" bu 30 milyon dolar benzeri paraların toplamı (şimdilik) 28.8 katrilyon lira. Dolar olarak 24 milyar dolar dolayında.
Zararı ödemek halkımıza düştü
Bunların hepsine "görev zararı" damgası basıldı... Bu damga basılınca da borçların tamamı "halkın boğazına asıldı"...
Bu paraları "lüpleyenler - hüpleyenler" görevlerini yaptı. Bundan sonra görev, halkımıza düşüyor. Bunları ödemek halkımız için "görev" oldu.
Ya "lüpleyenler - hüpleyenler" ne olacak? Tabii ki, onlar "lüplemeye - hüplemeye" devam edecek. Çünkü onlar bu ülkenin "en saygın kişileri" olarak ortalıkta dolanıyor, "gek - gek geğiriyor", yaptıklarıyla övünüyor, "Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır" diyor.
Kamu bankalarında "lüplenen - hüplenen" paralar kamu bankalarının yerine getirdikleri "görev sonucu oluşmuş bir zarar" olarak kabul edilir de, özel bankaların sahipleri ve de yöneticileri tarafından hortumlanması görev tanımına girmez mi? Hükümetimiz bu konuda da gerekeni yaptı. Özel bankaların hortumlanması "görev" tanımına alındı. Bu bankalardan hortumlanan paralar "görev zararı" kabul edildi... Ve de bu zararları ödemek de halkımıza düştü...
Hortumlayanlara helal edildi
Kamu bankalarının "görev zararı için" aktarılan 28.8 katrilyon liraya ek olarak, özel görev zararlarını(!) kapatmak için, batan özel bankalara da 21.5 katrilyon lira para akıtıldı. Dün bu sütunda yazdığımız gibi, bu paranın 14.3 katrilyon lirası mayıs sonuna kadar "görev zararı" olarak defterden düşüldü. Bu paraları hortumlayanlara hortumladıkları paralar "helal edildi"!..
Anladık bu paraları sonunda halkımız ödeyecek ama nasıl ödeyecek? Kamu bankalarına 28.8 katrilyon lira, özel bankalara 21.5 katrilyon lira... Toplayınız iki rakamı eder 50.4 katrilyon lira. (Aktarıldığı günün döviz kuru ile 40 - 45 milyar dolar.)
Devletimiz her gün Hazine bonosu taksiti ödüyor. Tekrar yüzde 60, yüzde 70 faiz ile borç buluyor. Buna da iç borç deniliyor ya... İşte o iç borçların toplamı 2000 yılı sonunda 36 katrilyon lira idi. Şimdi oldu 126 katrilyon lira. 2000 yılından bu yana iç borçlardaki artış 90 katrilyon lira. Bunun 50 katrilyonu kamu bankalarında ve özel bankalarda yenilmiş yutulmuş paralar nedeniyle boşalan kasaları doldurmak için hükümetin bankalara aktardığı para. Kalan 40 katrilyonun bir bölümü de anaparanın faizi... Açık anlatımıyla "görev zararları" halkımızın borç hanesine yazıldı... İç borç denilen bela bu nedenle büyüdü... Şimdi halkımızın görevi bu "görev zararı"nı son kuruşuna kadar ödemek!.. İstikrar programının hedefi de bu borcun aksaksız ödenmesi için halkın sırtından sopayı eksik etmemek...