Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Merkez Bankası bağımsız olsun dedik dedik. Merkez Bankası bağımsız oldu. Hem de öyle bir bağımsız oldu ki... Değme gitsin... Eskiden Merkez Bankası, "bankaların bankası" idi, bankalar zora girer ise bankaların ellerinden tutardı. Şimdi Merkez Bankası bankalarla meşgul olmayı "zül sayıyor." Bankalar sapır supur döküldükçe filmi seyreder gibi olan biteni seyrediyor. Eskiden Merkez Bankası para kredi sistemini "üretimi artıracak kalkınmayı hızlandıracak biçimde" yönlendirme sorumluluğu taşırdı. Şimdi ekonomi batıyor. Merkez Bankası "bizim sorumluluğumuz enflasyonu aşağıya çekmek" diyerek olan biteni görmezden geliyor. Bugün hükümetin, başbakanının, politikacının Merkez Bankası’na "Neden böyle yapıyorsun?" diye sual eylemesi bile imkansız.
Merkez Bankası ne yaparsa yapsın - ekonomiyi nasıl boğar ise boğsun - içeride tam bağımsız. Amma velakin, Merkez Bankası IMF’ye, Dünya Bankası’na tam bağımlı. O cenahtan gelecek her türlü emir ve kumandayı harfi harfine yerine getirmeyi görev ve vazife "telakki eyliyor."
Kadife Şahin’in haberinde okuyacaksınız piyasalara güven vermek için Merkez Bankası ulusal mutabakat metni hazırlıyormuş. Seçime girecek tüm partiler IMF’ye bağlılık sözü verecekmiş!
(1) IMF’nin muhatabı Hazine’dir. Merkez Bankası’nın bu tavrı gayretkeşliktir.
(2) Merkez Bankası "Türkiye adına, Türk halkı adına" çanak tutar ise, yabancıların taleplerinin sonu gelmez.
(3) Bu konunun Merkez Bankası Başkanı tarafından dile getirilmesi daha şimdiden Türkiye’yi bağımlılık altına sokar.
(4) Partiler böyle bir "ulusal mutabakat metni"ne imza atar ise, Türkiye’nin yakın ve orta dönemde geleceği IMF’nin yönetimine teslim edilmiş olur.
(5) "Merkez Bankası tarafından bu konu gündeme getirildikten sonra geri dönüş zordur. Çünkü bundan sonra IMF görevlileri IMF’nin dördüncü dilim kredisini böyle bir mutabakat ile ilişkilendireceklerdir. Mutabakat metni imzalanmadan dördüncü dilimi serbest bırakmayacaklardır. Dördüncü dilim serbest bırakılmazsa de Türkiye’nin dış kredi ilişkileri "donup kalacaktır".
Sayın okuyucularım, Türkiye gibi ülkeler IMF’siz "kuyudan çıkamaz" ama tek başına IMF direktifleri ile de çıkamaz. Daha fazla çukura gömülür. Bizim sorumluluğumuz, özgün programlarımıza IMF desteği sağlamaktır. IMF’nin usul ve kaideleri devamlı değişim içinde.
Sayın okuyucularıma bilgi vereyim.
(1) IMF eskiden bir ülkeye sadece döviz rezervini güçlendirmek için kredi verirdi. Bu kredinin bir bölümünü sadece istisnai durumlarda (sel felaketi, deprem gibi) amaçlarla kullanımına izin verirdi.
(2) Türkiye’de özel bankalar battığı için bize bir özel izin çıktı. IMF kredilerinin bir bölümü Hazine’ye verildi. Hazine dövizleri Merkez Bankası’na bozdurarak batan bankaların, hortumlanan kasalarını doldurdu.
(3) Ama şimdi yeni bir gelişme var. Brezilya hükümeti IMF’ye kafa tutuyor. Brezilya’nın ekonomisinin harekete geçmesi, büyümesi için reel ekonominin kredi ihtiyacı var. IMF krediyi Merkez Bankası’na versin. Merkez Bankası aracılığıyla reel ekonomiye kanalize etsin böylece Brezilya’da üretim artsın, büyüme başlasın diyor.
Bütün bunları görmezden, bilmemezden gelerek, kendi özgün programımızı, üretim artışına dönük, büyümeye imkan verecek taleplerimizi içine monte etmeden, (başarılı olmadığı görülen) eski IMF programının ellenmeden, dokunulmadan olduğu gibi gelecek iktidarlar tarafından da uygulanmasına dönük Merkez Bankası talebine "gayretkeşlik" denilmez de ne denilir? Merkez Bankası, "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası" Türkiye Cumhuriyeti’nin hükümeti, başbakanı Merkez Bankası’nı, "Bankaların bankası ol, para kredi politikasını, üretimi artıracak, büyümeyi sağlayacak biçimde düzenle" diyemeyecek. Çünkü Merkez Bankası içeride bağımsız. Ama IMF ve Dünya Bankası görevlileri Merkez Bankası başkanına ne talimat verir ise, Merkez Bankası gereğini yapacak... Bu işte bir terslik yok mu?