Önce şunu kabul edelim ki, "Gül hükümeti" de aslında bir "Erdoğan hükümeti" idi. Belki Abdullah Gülün kişisel yetenek ve yaklaşımı, alınan kararları ve icraatı belli ölçüde yaldızladı, süsledi. Ama, alınan kararların ve icraatın arkasında Tayyip Erdoğan vardı. Bu nedenle, Gül hükümeti gidip, Erdoğan hükümeti gelince çok şey değişmeyecek. Değişen sadece Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğanın kişisel özelliklerine dayalı yönetim biçimi olacak. Abdullah Gül, sinirlerini kontrol etme yeteneği, güler yüzü, yumuşak yaklaşımı ve yabancı dil bilgisi ile öne çıktı. Tayyip Erdoğanın daha çabuk sinirlenmesi, sinirlendiğinde sertleşmesi ve yabancı dil bilgisinin olmaması, hem lider hem de başbakan olarak ciddi sorunlarla karşılaşmasına yol açabilecektir. Tayyip Erdoğan, milletvekili seçilemediği için Abdullah Gül başkanlığında kurulan hükümet, önceki hükümetlerden farklı bir şey yapamadı. Şimdi Tayyip Erdoğan başkanlığında kurulacak hükümet de, Abdullah Gül hükümetinden farklı şeyler yapamayacaktır. Yanlış yapma riski olabilir Daha önceki hükümetlerden AKP dönemine intikal eden bazı sorunlar, Gül hükümetininki gibi Erdoğan hükümetinin de elini kolunu bağlayacak. Bunlar AB sorunu, Kıbrıs sorunu, Irak sorunu ve de IMF ile ilişkilerdir. Gül hükümetinin TBMMye sunduğu 2003 yılı bütçesi "kemikleşmiş" bir bütçedir. Ne gelir, ne harcama kalemlerinde önemli değişiklikler yapma imkanı yoktur. İç borcun çevrilmesi ile ilgili güçlükler, yılların birikimidir. Bu konularda Gül hükümeti gibi, Erdoğan hükümeti de günü kurtarmaktan başka bir şey yapamayacaktır.Tayyip Erdoğanın AKP başkanı olarak ve de bir başbakan olarak yapabileceği tek şey "eskiden gelen ve çoğu kemikleşmiş sorunlar"da günü kurtarmak politikasını sürdürürken, AKPyi iktidara taşıyan oyları verenlerin bekleyişlerini cevaplayacak konulara ilgi göstermesidir. Nedir bunlar? Halkın ekonomik ve sosyal konularda farklı bekleyişleri vardır.Sosyal konulardaki bekleyişleri cevaplamak için büyük ölçüde parasal kaynağa da gerek yoktur. Halk namuslu, saydam bir yönetim istiyor. Daha önce ülkeyi ve devleti soyanların cezalandırılmasını bekliyor. Halk daha iyi polis, daha iyi jandarma, daha iyi mahkeme istiyor. Halk hastanelerden, okullardan memnun değil. Erdoğan hükümetinin bu konulardaki icraatı halktan kısa sürede alkış toplamasına imkan verecektir. Gül hükümetinin arkasında, Tayyip Erdoğanın olması, bir fren, bir denetim imkanını sağlıyordu. Tayyip Erdoğan bu imkana sahip değil. Eğer güçlü ve deneyimli bir danışmanlar grubu ile birlikte çalışmaz ve onların görüş ve uyarılarına önem vermez ise yanlış şeyler yapma riski büyüyecektir. İşadamlarıyla içli dışlı oldu Herkes zengini sever. Herkes zenginin büyüsüne kapılır. Herhalde bundan olsa gerek, Gül hükümeti ve bu hükümet döneminde AKP başkanı olarak Tayyip Erdoğan, Ankara - İstanbul arasında mekik dokudu. Büyük sermaye çevreleriyle, işadamlarıyla göze batacak ölçüde "içli dışlı" oldu. Büyük sermaye çevrelerini gücendirmemek için büyük çaba gösterdi. İşçiye, çiftçiye, esnafa, dar ve sabit gelirliye, gençlere, öğrencilere, entelektüellere vakit ayıramadı. Ümit edilir ki, Erdoğan hükümeti bu konularda daha dikkatli ve dengeli davranış içinde olur. guras@milliyet.com.tr Ekonomik konulara gelince, halk iş istiyor, aş istiyor. Devletin doğrudan yatırım yapacak parası yok. Yatırımları ve üretimi teşvik için dağıtacak parası yok. Ama, iş ve aş demek, yatırım demek, üretim demektir. O zaman Erdoğan hükümetine düşen sorumluluk, yatırım ve üretim yapanların önündeki engelleri kaldırmaktır. Çünkü, mevcut düzen yatırım ve üretim yapanları değil, sadece rantiyeleri ve faizcileri himaye eden bir düzen haline gelmiştir.