Dünyanın sağında solunda IMF'nin yardım ettiği, kendi kesesinden para verdiği veya üye ülkelerden ve bankalardan borçlanmasına yardım ettiği ülkelere bakarak bize de para akıtmasını bekliyoruz.
Gözden kaçan bir nokta var: IMF dış ödeme güçlüğüne düşen ülkelere para akıtıyor. IMF'nin şimdilerdeki misyonu, dünya ödeme sistemindeki tıkanıklıkların önlenmesi. Ülkeler arasındaki fon akımının düzenli yürümesi.
Türkiye'nin sorunu dış ödeme güçlüğü değil. Türkiye'de beklenmedik, olağanüstü bir devalüasyon sorunu yok. Hızlı bir döviz çıkışı ve kaçışı nedeniyle döviz rezervlerinin tükenmesi söz konusu değil.
Türkiye'nin derdi ekonomideki yapısal bozukluk.
Dış ödeme güçlüğü içindeki ülkelere IMF para yardımı yapınca, sorun çözülüyor. Tıkanıklık açılıyor. Ekonomiler normal biçimde çalışıyor.
Türkiye gibi, ekonomisi yapısal bozukluktan başı dertte olan ülkeye ne kadar para yardımı yapılsa, bu para bozuk düzenin çarkları arasında eriyip gidiyor. Düzenin iyileşmesine yardımcı olamıyor. Böyle bir ülkeye IMF neden para versin?
Bu nedenle "IMF gelecek, para verecek, dertler bitecek" bekleyişine girmek yanlıştır.
IMF Türkiye'ye 5 milyon dolar, 10 milyon dolar para vermez. Veremez. Zaten verse de bu paralar hiçbir işe yaramaz. Bu yılı kurtarır. İşte o kadar. IMF para yerine akıl verir... IMF'nin verdiği akıl bizim aklımızdan üstün değildir ama, bizim sakalımız olmadığından bizi kimse dinlemez.
Akıl şudur: (1) Harcamaları kısınız. Bütçeyi denkleştiriniz. (2) Kaynak bulmadan, personel harcamalarına, destekleme alımlarına bol keseden para dağıtıp bütçeyi kontrolden çıkarmayınız. (3) Sosyal Sigortalar, Emekli Sandığı gibi bütçeden büyük ölçüde para çeken kuruluşları, kendilerine yeter hale getiriniz. (4) Banka sistemini düzen altına alınız. (5) Başta kamu bankaları olmak üzere politikacıların yemliği olan kamu kuruluşlarını hemen özelleştiriniz. (6) Enflasyonu aşağı çekmek için sıkmaya başladığınız kemerleri sakın gevşetmeyiniz...
İyi de IMF'nin işi sadece akıl vermekten mi ibaret? Hayır. Eğer verilen akıl doğrultusunda Türkiye'nin bir şeyler yapmaya başladığını IMF görür ise, "- Aferin... Al bakalım sana bir kutu çikolata" diyerek, 1 milyar, 2 milyar dolarlık bir "teşvik kredisi" yollayabilir. İşte Türkiye buna muhtaç... Böyle bir aferin alır, arkasından teşvik kredisi gelir ise, IMF'ye değer veren dünya finans çevreleri o zaman rahatlar. "- Türkiye iyi yola giriyor... Kredi musluklarını açabiliriz... Paralar boşa gitmez... Risk azalmış görünüyor" der.
Türk kamu ve özel sektörü dış kredi çarkını çevirmede rahatlar. (Dikkat buyurunuz. Şu anda yatırım ve üretimde duraklama olduğundan Türkiye yatırım ve üretim için ek döviz kredisi kullanacak durumda değil. Türkiye'nin mevcut borçların anapara ve faiz ödemelerini sürdürmek, açıkçası borç yenilemek için dövize ihtiyacı var).