İngiltere’de çok sayıda kaçak, çok sayıda da "mülteci" Türk var. Kaçakların da ‘mülteci’lerin çoğunun da hedefi ‘ekmek parasını çıkarmak.’ Kaçaklar da mülteciler de bu işe aracılık edenlere önemli paralar ödüyor. İltica etmek isteyenler ‘ırk ve din ayrımı nedeniyle baskı gördüklerinden, polis tarafından takip edildiklerinden, Türkiye’ye iade edilmeleri halinde can ve mal güvenlikleri olmadığından kötü duruma düşeceklerinden’ söz ediyor.
İngiltere’ye kaçak gidenlerin de, iltica edenlerin de ilk işleri bulaşıkçılık. Çok sayıda Türk kebapçısı var. Türkler önce bu kebapçıların yanında bulaşıkçılığa başlıyor. Zamanla mutfağa, sonra tezgaha geçiyor. Sonra da kendi dükkanlarını açıyor. Yol yordam öğrendikten, biraz para biriktirdikten sonra dükkan ve ev almaya çalışıyor.
İngiltere’de ipotek karşılığı kredinin yıllık faizi yüzde 7 dolayında. Geçen yıl gayrimenkullerdeki değer artışı yüzde 16 dolayında idi. Bankalar dükkan ve evi ipotek ederek kredi veriyor. Bizim Türkler hemen dükkan ve ev alıyor. Bir süre sonra değer artışından yararlanmak için dükkanı, evi satıyor. Ya daha büyüğünü alıyor ya da değer artışını sermaye olarak kullanıyor.
Kebap işinde çalışanların çalışma şartları ağır, çalışma süreleri uzun. Halinden memnun olan yok. Türkler genelde iş çıkışı hemşeri kahvelerinde buluşuyor. İnsanlar kahveye memleket sohbetine gidiyor. ‘Nasılsınız’ sorusuna verilen cevap hep aynı: "Biz kaybolmuşuz, harcanmışız beyim... Memlekette iş olsa biz buralarda sürünür müyüz?" Çoğu yalnız gelmiş, bekar hayatı yaşıyor. Azı (özellikle sığınmacılar) çoluk çocuğunu da getirmiş. Ama onlar da şikayetçi... "Çalışma şartları nedeniyle çoluğu çocuğu göremiyoruz. Ne yaptıklarını bilemiyoruz. Onlar da harcanacak!.."
Yıllar önce gelen kuşaktan çoğu emekli olmuş. Türkiye’ye dönmeyenler hayatlarından memnun. Sosyal sigortadan haftalık emekli ödemesi alıyorlar. Devlet evinde ucuz kira ile oturuyorlar. Bedava sağlık hizmetlerinden yararlanıyorlar. Çalışmaya giden genç kızların durumu ise hiç de iyi değil.
Bazı aracı kuruluşlar ‘dadı’lık yapmak için İngiltere’ye genç kızlarımızın gitmesine aracılık ediyor. Bu tür gidenlerin amacı İngilizce dilini öğrenmek ve para kazanmak. Ama bunların pek azı gerçek anlamda "dadılık" yapabiliyor. Pek çoğu beklenmedik durumlar ile karşılaşıyor. İstenilmeyen işlerde çalışıyor. Kötü duruma düşüyor.
Hangi Türk kahvesine gidilse, kahvedeki Türkler uyarıyor: "Aman beyim, genç kızların bu dadılık hayali ile gelmelerinin önünü kesin. İngiltere’ye dadılık yapmaya gelenlerin durumunu, Türkiye’ye ticaret için gelen Rus kızlarının durumuna benzer bir gelişme gösteriyor. Genç kızlarımız ya Hint asıllı işadamları ile yaşamak, ya da çalgılı gazinolara düşmek zorunda kalıyor. Bunu gören, anlatan yok. Bu durumlara düşenler bir daha geri dönemiyor..."
Bütün bunlar "ekmek parası" için... Ah... Ah... Bu memlekette insanlar ekmek paralarını çıkarabilse... Düşerler mi yollara?.. Giderler mi dil - yordam bilmedikleri İngiltere’ye? Yaşarlar mı "sürgün" hayatını?
Gidemeyen gidemediği için, giden gittiği için dertli...