Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Celal Mert, süt inekçiliği yapıyor. Beş ineği var. Ama süt fiyatı yem masrafını karşılayamaz hale geldi. İnekleri satmaya karar verdi. Alıcı yok. Kesimciler, "kilo ile satarsan, kasaplık hayvan olarak alırız" diyor.
Mehmet Keskin, seracılık yapıyor. Aracılar "talep yok" diyerek mal çekmediğinden, bir sera dolusu domates ile bir sera dolusu biber dalında çürüdü gitti.
Yüksel Ertunç'un Mahmutpaşa'da Kürkçü Han'da "çeyizlik" dükkanı var. Anadolu'ya toptan mal yolluyor. Altı aydır satışlar azaldı, azaldı. Şimdi durdu. Üç tezgahtarı işten çıkardı. Şimdi bir yardımcı ile müşteri bekliyor. Yılbaşından sonra kira kontratını yenilemesi lazım. İşler böyle giderse dükkanı kapatacak.
Hilmi Sarp gazeteci. İşini çok seviyor. Ama çalıştığı gazetede işlerin kötü gittiği söyleniyor. Arkadaşlarının çoğu işini kaybetti. O ise üç aydır maaşını alamıyor. Arada sırada ufak ödemeler yapıyorlar. Başka yerlerde iş bulma şansı olmadığından sesini çıkaramıyor. Gazete büsbütün kapanmasın diye dua ediyor. Hatice Tezer, konfeksiyon işçisi. Merter'de ihracat için çalışan giyim atölyesi iflas etti. Hatice Tezer asgari ücretle çalışıyor, ayda eline yüz bin lira geçiyordu. Bu para anne babası ile ortak yaşamı için çok mu çok önemli idi. Şimdi ne yapacağım diye dertleniyor.
Bozkurt Bulut'un çalıştığı bankaya devlet el koydu. Bozkurt Bulut patronunun bankayı hortumlamadığını, ekonominin rezaletinden bankanın sarsıldığını söylüyor. Patronu varını yoğunu kaybetmiş. Üzüntüden perişanmış. Bozkurt Bulut da perişan... "Mutlaka kadroyu azaltacaklar, bu yaştan sonra nerede iş bulabilirim" diyor.
Güzin Bulut, Akmerkez'deki o ünlü mağazada çalışıyor. Altı yıl kıdemi var. Bu yılbaşı zam bekliyordu. Bayram öncesi personel müdürlüğünden çağırdılar. "İşler kötü, personeli azaltıyoruz. Bayramdan sonra gelme" dediler. Dünyası altüst oldu.
Ali Ceylan, Ankara'da Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra kendi işini kurdu. Ufak tefek taahhüt işleri yaptı. Başarılı oldu. İşi büyüttü. Ciddi projeler gerçekleştirdi. Fabrikalar kurdu. Kocaman kadrosu var. Yatırımlar durduğundan altı aydır kadrosunu açıktan besledi. Ama birikimi tükendi. Yıl sonu itibariyle işini tasfiye ediyor.
Çiğdem Sarsmaz kocası ölünce, kocasının işlerini tasfiye etti. "Ben bu işleri beceremem, en iyisi nakite dönüp, onun geliri ile geçinmek" diye düşünüyordu. Nakdini değerlendirsin diyerek bir aracı kuruma verdi. Aracı kurum varını yoğunu borsaya bağlamış. Borsa rezil olunca, Çiğdem Sarsmaz'ın paralar eridi gitti.
Müzeyyen Erdem, tek başına kalmış bir yaşlı teyze. Yaşı ilerledi. Hastalığı arttı. Emekli maaşı hastane masraflarını bile karşılamıyor. Evini satıp, kiraya çıkmak, ev parası ile hastane masraflarını ve geçimini karşılamak istiyor. Piyasanın rezaletinden evini satın alan yok.
Cenk Kavaklı, okulunu ve askerliğini tamamladı. Elinde mühendis diploması sekiz aydır iş arıyor. İş yok.
Bugün üç günlük bayram başlıyor. Celal, Mehmet, Yüksel, Hilmi, Hatice, Güzin, Bozkurt, Ali, Çiğdem, Müzeyyen ve Cenk için bu bayram hiç mi ama hiçbir şey ifade etmiyor.
Yılda toplam 200 milyar dolarlık üretimin gerçekleştirilebildiği, 65 milyon nüfusa bölündüğünde ise, kişi başına 3 bin dolarlık üretimin düştüğü Türkiye'de, bu üretimin karşılığı olan 3 bin dolarlık yıllık kişi başı ortalama milli gelir de dengesiz dağılınca Celal'in, Mehmet'in, Yüksel'in, Hilmi'nin, Hatice'nin, Güzin'in, Bozkurt'un, Ali'nin, Çiğdem'in, Müzeyyen'in ve Cenk'in bu bayram da bayram etmelerine imkan yok, önümüzdeki bayramlar da bayram etmelerine imkan yok.
Onların derdi bayram değil. Onlar şeker istemiyor iş istiyor, aş istiyor. Üretemeyen, üretimi unutan Türkiye'de ise iş ve aş imkanı giderek yok oluyor.