Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye’nin üzerine "Irak riski" çöktü. Irak riskinde "ABD’nin Irak’a askeri müdahalesi ve de bu müdahalede Türkiye’nin rol alması" son aşamadır. Risk daha önceden başladı. Müdahale olur, Saddam devrilir ve rejim değişir ise bitmeyecek. Devam edecek. Buna hazırlıklı olalım.
Irak riski nedir? Irak riskinin faturasını kim ödüyor? Anlatayım. İnsanların canı da, malı da kıymetli... Kimse canını "yok yere" riske atmak, "hiç yoluna Niyazi olmak" istemez. Kimse, kısa bir ömür döneminde, emeğinin ve alın terinin ürünü olan parasını, varlığını riske atmak, "yok olup gitmesine razı olmak" istemez.
Birkaç örnek vereyim. ABD’nin San Francisco kentinde yaşayan bir yabancı dostum var. Türkiye’yi çok sever. Dört yıl önce gelecekti. "Türkiye’de terör varmış" diye gelmedi. İstanbul’da terör yok dedik. İnandıramadık. İki yıl önce gelecekti. Deprem oldu. "Türkiye deprem bölgesi imiş" diye gelmedi. İstanbul’da deprem tehlikesi yok dedik. İnandıramadık. Bugünlerde gelecekti. Telefon etti. "Irak ile savaşa girecekmişsiniz. Gelmiyorum" dedi.

Bir bankacı dostum var. Hem çocuğunu New York’taki bir okula yerleştirmek, hem de New York’ta bankası için temaslarda bulunmak üzere yurtdışına çıkıyordu. Vazgeçmiş. "Irak ile çatışma başlar. Türk hava sahası kapatılır, dönemem" dedi. Bir işadamı ile konuştum. Kriz öncesi başlattığı daha sonra beklemeye aldığı yatırım projesi için yabancı bankalar ve yabancı makine satıcıları ile müzakere halinde idi. Yabancılar da, "Irak harbi Türkiye’yi nasıl etkileyecek?.. Bir süre bekleyip görelim..." demişler ve müzakereleri kesmişler. "İyi oldu. Ben de boş yere riske girecektim" diyor.
Sayın okuyucularım, enflasyon beklentisi yüzde 35 iken, Hazine neden yüzde 65, yüzde 70 faiz ile borçlanıyor? Yüzde 25 - yüzde 30 reel faiz yükünün bir bölümü bizim içimizdeki politik riskten ama bir bölümü de Irak riski. Hazine, bankalarımız ve ticaret firmalarımız, dünyada faiz oranları yüzde 3 - 4’lerde dolanırken neden yüzde 10 - 14 maliyet ile döviz kredisi bulabiliyor. Bir bölümü iç politik risk ama, bir bölümü de Irak riski. Türkiye’ye gelmeyen yabancı turistin, yurtdışından ucuz faiz ile borçlanamayan bankacının, yatırım yapamayan işadamının, yüksek faiz ile borçlanan Hazine’nin faturasını kim ödeyecek? Tabii ki bu ülkede yaşayan 67 milyon paylaşacak.
Fatura sadece yapılanların üzerindeki risk priminden oluşmuyor, yapılacağı halde yapılmadıkları için kaybettiğimiz imkanların riskini de içeriyor.
31 Temmuz 2002 tarihinde Washington’da Senato’nun Dış İlişkiler Komitesi’nde ABD’nin Irak’a askeri harekatı tartışıldı. The New York Times gazetesinin dünkü sayısında yer alan James Dao’nun haberine göre, "ABD yönetimi, dünyayı Saddam’ın nükleer ve biyolojik saldırısından korumak için (!) Irak rejimini değiştirmeye karar vermiş durumda". İşin kötü yanı, Irak’tan sonra İran’ın da ABD’nin hedefi haline geleceğine ilişkin haberler. Türkiye’nin, "Biz bu hareketi kabul etmiyoruz" demek şansı var mı?

Memduh Hoca (Prof. Dr. Memduh Yaşa) der ki: "Büyük bir devletle kol kola girmek, aslan ile çuvala girmekten farksızdır." Hoca’nın bu anlatımına göre, bizim yapacak bir şeyimiz kalmamış demektir.
Irak riski (ve de ufukta görülen İran riski) bizim dışımızda oluştu. Olgunlaşıyor. Tırmanacak... Biz 67 milyon Türk insanı bu riskin faturasını fakirlik olarak paylaşacağız. Tek yapabileceğimiz, bu riskin ve gelecek risklerin bilincinde kendi politikalarımızı oluşturmaktır. Riskin altından kalkmanın yollarını aramaktır. Riskin faturasını ödeyecek, riskin altından kalkacak olan biziz. Şunu bilelim ki, bizi riske sokanlar bu riskin bırakınız faturasını ödemeyi, bir bölümünü bile karşılamaz.