Kıbrıs, AB, PKK, cari açık (döviz açığı) sorunları ve de ABD yönetiminin Başbakan Erdoğan'a güveninin sarsıldığı yönündeki iddialar, Türk hükümetini (AKP yönetimini) köşeye sıkıştırdı.Köşeye sıkışan Türk hükümeti (AKP yönetimi), "pes" etmiş durumda. Sayın Zapsu'yu Washington'a kim davet etti? Kim gönderdi? Karşısına çıkanlar kendileri adına mı konuştu? ABD yönetimi adına mı konuştu? Bu toplantının amacı ne idi? Toplantıda konuşulanların "dosta düşmana duyurulması" neden istenildi. Bir tiyatrodur gidiyor.Ama sonuçta TC Başbakanı'nın özel temsilcisi ABD yönetimine açık mesaj veriyor. "Başbakan'ı kullanın" diyor. "Başbakan'ı kullanın" ne demektir? TC hükümeti ve Türkiye ABD'nin yanındadır demektir. Gidiş o gidiş ki, ABD İran'ı vurur ise, Türkiye ABD'nin yanında yer alacak. Çünkü hadise, ittirile ittirile o noktaya getirildi. Şimdi gelelim ABD'nin yanında olmanın "fazileti"ne! Soğuk Savaş döneminde biz SSCB ile sınır komşusu olarak ABD için önemli idik. "Stratejik ortak" olmakla övünürdük. Stratejik ortak olarak ABD'den ve onun çevresindeki ülkelerden destek alırdık. Soğuk Savaş bitince "Eyvah... Önemimiz kalmadı" diye karalar bağladık. Çünkü "stratejik ortak"lığın bizim için önem taşıyan yönü ekonomikti. Biz "ekmeğimizi taştan çıkarmayı ya beceremiyoruz, ya da bunun zahmetine katlanamıyoruz". Ekonomik destek olmadan yaşayamıyoruz.Ne mutlu (!) ki, Ortadoğu karıştı. Bu karışan bölgenin göbeğindeki Türkiye'nin önemi gene arttı. Eskiden Türkiye ABD'nin düşmanı Rusya'nın sınır komşusu idi. Şimdi ABD'nin düşman ilan ettiği Irak, Suriye ve İran'ın sınır komşusu.ABD'yi memnun edecek şekilde topraklarımızı kullandırmamamıza rağmen Irak savaşı Türkiye'yi öne çıkardı. ABD desteğiyle IMF, AB Türkiye'ye olumlu yaklaşmaya başladı. Ekonomik destek peşindeyiz Siz bakmayınız şu günlerde "ABD yönetimi, acaba Başbakan Erdoğan'ı mı, yoksa Türkiye'yi mi gözden çıkardı?" muhabbetine. ABD ne Başbakan Erdoğan'ı ne Türkiye'yi gözden çıkaracak durumda. Hem Başbakan Erdoğan'a hem Türkiye'ye ihtiyacı var. Kullanmadan önce "Dediklerimi yaparken, tereddüt ve itiraz istemem" diyerek gözdağı veriyor.Gelelim en önemli soruya: Türkiye'nin ABD için stratejik öneminin olması, ekonomi için risk midir? Fırsat mıdır? Acaba Türkiye İran nedeniyle tehlikeye mi itiliyor? Yoksa bu yeni gelişmelerin içinden Türkiye için bir fırsat çıkabilir mi? Fırsat ABD'nin Türkiye'nin gene "hamiliğine soyunmasıdır". Bu ne getirir bilinmez ama riskler büyüktür.Bizim İran'a ihracatımız at ile deve değil. İhracatın durmasını hazmederiz de, İran'dan gelen doğalgazın kesilmesi bizi üzer.Bizim için en büyük risk, Irak'a ve İran'a komşu bir Türkiye'nin karşılaşması olası kayıplardır. ABD uçakları Türkiye'deki üsleri kullansın kullanmasın İran'ın bombalanması, öncelikle turist girişimlerini olumsuz etkiler. Yabancı sermaye girişleri yavaşlar, hatta durur. Döviz girmez. Çıkmaya başlar... İşte o zaman fırsat, riske dönüşür. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan oluruz.Ama görülüyor ki, kontrol bizim elimizde değil... Kaderimize razı olmak durumundayız. guras@milliyet.com.tr Risk büyük