Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Uçakta üç koltuklu sıranın başına oturdum. Diğer koltuklarda iki genç var. Uçak İzmir’den hareket etti. Gençlerin biri "- Ekonomi yazılarınızı okuyorum. KOBİ’lerden hiç söz etmiyorsunuz. KOBİ’lerin kredileri ne zaman açılır dersiniz?" diyerek söze girdi. Böylece sohbet başladı. Öğrendiklerime şaşırdım.
Aziz Meydan, ODTÜ Makine Bölümü’nü, Murat Üst, Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirmiş. Bu iki genç İzmir’in Bornova’sında bir KOBİ’nin (küçük ve orta boy işletmenin) ortakları. Metal işleyecek bir tezgahın işleyişini görmek ve mukavele imzalamak için Almanya’ya gidiyorlar.
Aziz Meydan anlatıyor: "Bu tezgahın satış iznini almak için çok uğraştık." Anlamadım ve sordum: "Türk bürokrasisi mi zorluk çıkarıyor?" Cevapladı: "Tam tersine, Türk resmi kuruluşları yardım etti de, Alman hükümeti satışa izin verdi... Bunlar çok ileri teknolojiye dayalı bilgisayarlı tezgahlar. ABD ve Alman hükümetleri bu tezgahların satışını şarta bağlamış. Silah sanayiinde, uçak sanayiinde, özel roket, bomba üretiminde kullanılmasını engellemek için satın alacak kişilerden, firmalardan ve onların bulunduğu ülkelerin hükümetlerinden ‘güvence’ istiyor. Bu güvenceleri verdik de satış izni çıktı."

Öğreniyorum ki, Bornova’daki tesiste buna benzer 9 tezgah daha var. Bu tezgahlarda 30 uzman, iki vardiya üretim yapıyor.
Tesis sipariş üzerine, çok ileri teknoloji kullanan üreticiler için parça yapıyor. Yurtdışındaki adı ünlü firmalar için fren sistemleri üreterek ihraç ediyor. Türkiye’deki uçak sanayii, silah sanayii için parça üretiyor. Aziz Meydan diyor ki: "Bu tür ürünler ana firmanın standart ve kalite kontrolünden geçer. Ana firmanın izni ile yapılır. Biz teknolojide ana firmaların çizgisinde üretim yaptığımız için, onların maliyetlerinin altına inebildiğimiz için iş yapıyoruz. Yaptığımız işin özelliği, kalitesi ve fiyatı nedeniyle iş hacmi giderek artıyor. Bu nedenle hem kapasiteyi artırma, hem de üretim konularını büyütme arayışındayız."
"Size benzer başka firmalar da var mı?" diye sordum. Ankara’da üç firma daha varmış. "Böyle bir işe nasıl girdiniz?" diye sordum. Aziz Meydan anlattı.

"Beni devlet yetiştirdi. Her şeyi devlette öğrendim. Devlet için çalışmaya çalıştım. Ama olmadı. ODTÜ’den mezun olduğumuzda arkadaşlarımın çoğu özel sektörde iş buldu. Ben devlet için çalışacağım diyerek MKE’ye başvurdum. MKE’nin 300 milyon dolar yatırım yaptığı Çankırı fabrikası yeni faaliyete geçmişti. Büyük yatırım ve iddialarla kurulan pırıl pırıl bir tesisti. İsviçre Oerlikon lisansı ile 20 mm’lik uçaksavar topu yapacaktı. 50 adet top yapıldı. O üretimden vazgeçilerek 35 mm’lik top üretimine karar verildi. 30 adet de ondan yapıldı. Ondan da vazgeçildi. 480 çalışanı ile tesis hiçbir şey yapmadan boş durdu. Sonra zırhlı araçlar için 25 mm’lik top yapılsın denildi... Devletin yatırımı, pırıl pırıl tesis, en ileri teknolojideki makineler plansızlıktan kullanılamıyor... Dayanamadım. Ayrıldım. Benim gibi devlette, MKE’de yetişmiş İTÜ mezunu İsmet Üst ile Bornova’daki atölyeyi kurup MKE’nin o büyük yatırımlarla, ortaya çıkmış o ileri teknolojideki makinelerle dolu tesislerinde üretilmeyen parçaların küçük bir atölyede de yapılabileceğini, bunlara ülkenin ihtiyacı olduğunu göstermek için yola çıktık. İsmet Üst ağabeyin oğlu Murat Üst Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirince bize katıldı. Şimdi üç mühendis çalışıyoruz. Biz gerçek KOBİ’yiz."
Uçak İstanbul’a ulaştı. Yol arkadaşlarım, Almanya uçağına yetişmek için Allahaısmarladık dedi. Çankırı fabrikası için duyduklarıma üzüldüm ama, onların başarı hikayeleri beni mutlu etti.