Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kriz rüzgârının bir an önce durmasını bekliyoruz. Kriz rüzgârı nedeniyle inişe geçen ekonominin dibe vurduktan sonra yukarıya çıkmaya başlamasını bekliyoruz. İşte bunun içindir ki, bugünlerde en çok sorulan şu: “Dibe vurduk mu?”
Dibe inişin durup durmadığını, dibe vurup vurmadığımızı nasıl anlayacağız? Bu konuda kimin sözüne inanacağız?
Ekonominin dibe vurup vurmadığı, “Bilenlere sorularak” değil, “Göstergelere bakılarak” anlaşılır.
Krizde inişe geçen ekonominin dibe vurduğunu haber verecek göstergeler vardır:
(1) İşletmelerde, tarımda, sanayide duran ve gerileyen üretim artmaya başlamışsa dibe vurduk demektir.
(2) Özel sektör işletmelerinde KOBİ’lerde, büyük sanayi kuruluşlarında işçi çıkarmalar durduysa, işletmeler işçi almaya başladıysa dibe vurduk, ekonomide yukarıya tırmanış başladı demektir.
(3) İnsanlar para harcamaya başladıysa, özellikle konut, otomotiv, beyaz ve kahverengi eşya, mobilya piyasasında hareket başladıysa, dibe vurduk, artık işler düzelecek demektir.
(4) Bankalar piyasadan döviz toplamaya son verdilerse ve de KOBİ’lere, işletmelere tüketiciye kredi vermeye başladılarsa iyiye gidiyoruz demektir.

İyilik üretime bağlı
Göstergeler yalan söylemez... Sayın Erdoğan da, halkımız da bu göstergelere bakarlar ve göstergeleri değerlendirirlerse, krizin dibe vurup vurmadığı konusunda daha sağlıklı değerleme yapma şansına sahip olurlar.
Buna göre de ya bir an önce “paket” hazırlanır. Ya da “pakete gerek yok, dibe vurduk, bundan sonra tehlike kalmadı” denilir.
Ekonomi denilen oyunun esası “üretimdir”. Üretim varsa, üretim devam ediyorsa, üretim artıyorsa, ekonomi iyidir. Üretim demek, istihdam demektir. Gelir demektir. Refah demektir.
Her ülke ürettiği ölçüde büyür, kalkınır, gelişir... Üretememek kötüdür. Ama daha da kötüsü (az veya çok) üretirken (şu veya bu nedenle) üretimin gerilemesidir. Dikkat buyurunuz: Kişi başına yılda 40-50 bin dolarlık üretim gerçekleştiren (katma değer yaratan) Batı ülkelerinde üretim duraklayınca o ülkeler nasıl sarsıldıysa, kişi başına 10 bin dolar üretim gerçekleştiren Türkiye’de de üretimin duraklaması ekonomimizi sarstı. Hasta etti.

Üretim talebe bağlı
Mademki üretim düşünce ekonomiler sarsılıyor, hasta oluyor, o halde üretimi neden düşürüyoruz? Üretimi düşürmeyelim. Kimse işsiz kalmasın. Kimsenin geliri düşmesin. Ülke büyümeyi sürdürsün... Bunları söylemek kolay da yapmak imkânsız. İmkânsız, çünkü üretimin devam etmesi, büyümesi talebe bağlıdır. Talep denen şey yurtdışındaki piyasalardan ve iç piyasalardan mal alan yabancı ve yerli tüketicilerin harcamalarının devam etmesi, artması demektir.
Önce yurtdışı piyasalarda, sonra iç piyasada tüketiciler mal ve hizmet alımını yavaşlattıkları için üretim geriledi. Onların talebi canlanmadan, onlar para harcamaya başlamadan üretimin artması imkânsız. Hiçbir üretici satamayacağı mal ve hizmeti üretemez. Stoğa üretim yapılamaz.
Özetle, dibe vurup vurmadığımızı anlamak için üretimdeki hareketi gözleyeceğiz. Ama, dış ve iç talep canlanmadan, tüketiciler para harcamaya başlamadan üretim ve istihdamda artış işaretini göremeyeceğimizi de bileceğiz.