Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'de (büyüğü ile, küçüğü ile) kişi başı çay tüketimi yılda 2.3 kiloya ulaştı. Dünyada en çok çay içildiği söylenen İngiltere'de kişi başı yıllık tüketim 2.6 kilo. Bir gayret... İngiltere'yi geçmek üzereyiz!..
Yapılan hesaplara göre Türkiye'de kişi başına (büyüğü ile küçüğü ile) ortalama olarak yılda 3 bin bardak çay içiliyor. Buna karşılık Türkiye'de içilen kahve, kişi başına ortalama olarak yılda 12 veya 14 fincan... Velhasıl, Türkler için kahve gitti, çay geldi...
Doğu Karadeniz bölgesinde çay üretimi 1918 yılında Batum'da başladı. Halkalı Ziraat Mektebi müdürlerinden Ali Rıza Ertem'in gayretiyle Rize ve Artvin'de ekimine başlayan çay fidanları yörede hızla ilgi gördü. Rize'de fabrikasyon olarak yaş yapraktan kuru çay yapan ilk tesis 1947 - 1948 yılında üretime geçti.
Şimdilerde 200 bin aile yılda 1.1 milyon ton yaş çay yaprağı üretiyor. Toplam üretimin yüzde 60'ı Rize'de, yüzde 25'i Trabzon'da, yüzde 10'u Artvin'de, kalan kısmı Giresun ve Ordu'da gerçekleşiyor.
Yaş çay yaprağından elde edilen kuru çay miktarı 200 bin ton. Bu rakam ile Türkiye çay üretiminde dünya beşincisi. En büyük üretici 800 bin ton ile Hindistan. Onu 600 bin ton ile Çin izliyor. Doğu Karadeniz bölgesindeki çay üreticilerinin çaydan elde ettikleri gelirin yılda 600 milyon dolar dolayında olduğu hesaplanıyor.
Kuru çay üretimini 1984 yılına kadar KİT statüsünde bir kamu kuruluşu olan Çay - Kur yaptı. 1984 yılında kuru çay üretimi özel sektöre açıldı.
Çay - Kur'un bölgedeki 46 tesisinde yılda 140 bin ton kuru çay üretiliyor.
Özel sektörün kuru çay üreten tesislerinin sayısı bir ara 350'yi aştı. Şimdilerde yüzde 60'ı atölye veya değirmen ölçeğinde 170 kadar tesiste 60 bin ton kuru çay üretiliyor.
Türkiye'nin 200 bin ton üretimine karşılık yıllık çay tüketimi sadece 150 bin ton. Açık anlatımıyla 50 bin ton dolayında üretim fazlası var.
Buna rağmen Türkiye'ye her yıl, kanuni yoldan veya kaçak olarak 50 bin ton da yabancı çay geliyor.
Yabancı çayın gelmesinin nedeni "fiyat ucuzluğu"... (1) Türkiye'de yaş çay alım fiyatını politikacılar belirlediği için çayın maliyeti yüksek. (2) Çay üreten Asya ülkelerinde hem maliyet düşük hem de çay ihracatı devlet desteği ile yapılıyor.
Türkiye'ye gelen çayın çoğu kaçak geliyor. Kaçak gelmeyen de düşük fiyat ile ve düşük gümrükle içeri sokuluyor.
Dünya piyasasında kaliteli çayın kilosu 2 dolar dolayında. Türkiye çay ithalinde yüzde 145 gümrük vergisi tahsil ediyor. Ama Türkiye'ye çay ithal edenler kilo fiyatını 2 dolar yerine 20 cent olarak beyan edince, çok düşük gümrük vergisiyle büyük miktarlarda çay ithalatı mümkün oluyor.
Genelde ithal çaylar, bazı özel sektör üreticilerinin kötü kalite çayı ile harman edilerek, iç piyasaya sürülüyor. En çok sahtecilik ise, Çay - Kur ambalajının taklit edilerek bunların Çay - Kur çayı gibi satılması.
Çay - Kur'un ürettiği çayların üstünlüğü, katkı maddesi olmaması. Dünyada içinde katkı maddesi olmayan çok az çay var. Bizim yaş çayımız da kaliteli. Fakat, üreticinin periyodik budamadan kaçınması, yaprak ayırımına ve yaprak toplamaya dikkat etmemesi, bütün bunlara ek olarak yaş çayın zamanında işletmeye alınamaması nedeniyle kalite düşüyor.
Türk halkının en yaygın tüketim maddesi olan "çay" sahipsiz. Hükümetin ve politikacıların tek ilgisi, alım mevsiminde yüksek fiyat verilen çay üreticisinin oylarını da toplamak. İşte o kadar.