Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kars'tan Ardahan'a karayolu ile giderken, yolun sağında solunda, Çıldır Gölü'nün çevresinde terk edilmiş ahırlar dikkati çekiyor. Bazılarının damı çökmüş. Bazılarının kapısı, penceresi sökülmüş... Minibüsün şoförü "Beyim" diyor, "Hayvancılık ölünce ahırlar boş kaldı." Yolumuz Çıldır Gölü'ne yaklaşırken, yol boyunda tek tük renkli ahırlar görülmeye başlıyor... Ahır ama ne ahır!.. Duvarları boyanmış, çatısı ithal kaplama malzeme ile donanmış... Terk edilmiş ahırlardan sonra bu görüntü insanı şaşırtıyor. Minibüs şoförüne soruyorum, "Bunlar ne biçim ahır?" Şoför gülüyor "Beyim onlar ahır değil... Paris!" Bir şey anlamadığımı fark edince açıklıyor, "Beyim onlar kızlı ahır... Senin anlayacağın kızlı gazino... O ahırda şimdi başka inekler sağılıyor. Çevrenin saf insanının parasını ithal malı kızlar yiyor." Konuya ilgi gösterdiğimi fark eden minibüs yolcularından biri bilmiş bilmiş anlatıyor... "Beyim istersen sen de uğra... Gece gündüz açık bunlar. Hoş Gürcü kızı mı istersin, manken gibi Ukraynalı mı, tombul Dağıstanlı mı yoksa Azerbaycanlı mı? Her milletten var. Üç tane hayvanı kalmış... Adam onu satıp bir gecede parasını yiyor. Adam Ziraat'ten kredi almış. Götürüp orada kızlara kendini sağdırıyor."
Kars platosu dümdüz. Göz alabildiğine düz. Kar kalkınca otlar toprağı yemyeşil yapmış. İki ay bu yeşillik sürer sonra otlar sararırmış. Toprağın bir bölümünde volkanik taşlar var. Buraların eski sakinleri taşları toplayıp öbek öbek yapmış. Otlak alanını açmış. Çok az yerde hububat yetiştiriliyor. Kalan alan otlak. Mera. Buraların eski durumunu bilenler bu mevsimlerde meraların, otlakların hayvan sürüleriyle dolduğunu söylüyor. Şimdilerde ise yemyeşil meralar ve otlaklar bomboş. Çok az hayvan var. Volkanik siyah taşlarla yapılmış alçak düz ve toprak damlı köy evlerinin çevresinde genelde yaşlılar dolanıyor.
Bu yörede çatışma olmamış ama, Güneydoğu Anadolu'daki terörün rüzgarı burada yaşayan Kürt asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kavurmuş.
Gücü olan yöreden göç etmiş. Kalanlar "çaresizler" ve de fakirler. Bir de toprağından kopamayanlar.
Doğruyol köyünden Yasin Turgut 67 yaşında. Yirmi büyükbaş hayvanı var. Kendi için buğday ekiyor. Mandıraya 60 gün süre ile satacağı süt karşılığı 300 milyon lira parayı peşin almış. "Bir yıl bununla idare edeceğiz" diyor. İki erkek çocuğundan biri İstanbul'da boyacılık, öbürü kırtasiyecilik yapıyormuş. İki kızını evlendirmiş. Biri Ankara'da, öbürü Kars'ta imiş. "Buralarda kalsalar ne yapacaklar?" diye soruyor.
Ocaklı köyünden Necmiye Demirkaya, "Beyim biz şimdilerde karı koca kaldık. Çocuklar gitti" diyor. Üç erkek çocuk İzmir'de kamyonculuk, boyacılık, tamircilik yapıyormuş. Üç kızın biri İstanbul'da diğeri Ankara'da evli imiş. Üçüncü kız öğretmen okulunu bitirmiş. Öğretmenlik yapıyormuş. "Allah'a şükür, hepsi bir yerlere yerleşti. Biz de onlara gidip geliyoruz" diyor. Necmiye Demirkaya'nın evi iki gözlü, alçak damlı taş bir ev. Çevresi çamur içinde. "Necmiye Bacı, siz neden burada kalıyorsunuz? Kalacaksanız şu yaşadığınız evi neden adam etmiyorsunuz? Bakınız çocuklarınız daha iyi şartlarda yaşıyormuş. Onlara gidip geliyorsunuz..." diyecek oldum. "Beyim" dedi. "Biz de gideceğiz ama, bu topraktan kopamıyoruz. Yarın ne olacağı belli olmadığından da evi düzeltmeye elimiz gitmiyor..."
Sayın okuyucularım, Doğu Anadolu'dan içeriye büyük göç var. Göç olmuş ve oluyor. Kürt asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları önce ekonomik nedenlerle, sonra "güven ve huzur" arayışında köyleri boşaltıyor. Doğu'yu boşaltıyor.
Bu hareketi Batı'da yaşayanlar bilmiyor. Umursamıyor. Gerçekleri göremiyor. Boşalmış bir Doğu'yu ne yapacağımızı acaba düşünen var mı?



Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr