Cevher Özden’i 1970’li yılların başında, “tasarruf bonosu” alıp satarken tanıdım. Son yıllardaki telefonla görüşmelerimizin birinde, “Kastelli olarak benim yaptığım işi şimdi Merkez Bankası ile Hazine yapıyor” dedi.
Ve anlattı: ”1980 yılında enflasyon yüzde 89 idi. Kastelli yıllık yüzde 36 faiz verdi. 1981 yılında enflasyon yüzde 107 oldu. Kastelli yüzde 44 faiz ödedi. 1982 yılının ilk altı ayında enflasyon yüzde 56 iken, Kastelli yıllık yüzde 44 ile para topladı... Kastelli’nin faizi enflasyonun altındaydı. Kastelli’nin çevirdiği paranın arkasında sanayi ve ticaret şirketlerinin tahvilleri, bankaların mevduat sertifikası vardı. Açık anlatımla, para üretimden kaynaklanıyordu.
Hüneri, yüksek faizdi
Şimdi benzer çarkı Merkez Bankası ve Hazine döndürüyor. Ama daha kötü şekilde. (1) Çünkü Kastelli faizi enflasyonun altındaydı. Şimdi enflasyonun üzerinde faiz veriliyor. (2) Kastelli’nin döndürdüğü para sonunda üretime gidiyordu. Şimdiki çark eski borçların faizi ödeniyor. (3)Kastelli’nin sisteminde faizi zengin ödüyor, fakir alıyordu. Şimdi faiz için fakirden KDV-ÖTV toplanıyor. Toplanan para faiz olarak zengine ödeniyor.”
Cevher Özden’in hüneri ve hikmeti bankaların düşük faizine karşı yüksek faiz vermesiydi.
O yıllarda enflasyon yüzde 30’lar, yüzde 40’lar, yüzde 100’lerde dolanırken bankalar mevduata yüzde 3’ler - 7’ler dolayında faiz veriyordu. Bu nedenle de halk tasarruflarını bankalara yatıramıyordu. Tasarruflar bankalara yatırılmayınca bankaların da kredi verme olanakları sınırlı kalıyordu. Cevher Özden işte bu kilidi açtı.
- Şirketlerin çıkardığı 3-5 yıl vadeli yüzde 20-25 faizli tahvillerin 100 liralık kupürlerini şirketlerden 70-80 liraya satın aldı. Tahvillerin parasını şirketlere ödedi. Şirketler finansman imkânına kavuştu.
Tahvilleri paraya çevirdi
Kastelli satın aldığı şirket tahvillerini kasasına koyarak onların karşılığı banker senedi çıkardı. Çıkardığı banker senetleri vadesizdi. Faizi yüzde 30-yüzde 40 gibi yüksek faizdi. Kastelli bu yüksek faizin yüzde 20-25’lik bölümümü yıl sonunda tahvili çıkaran şirketden alıyor, aradaki farkı tahvili satın alırken elde ettiği iskontodan kapatıyordu.
Büyük ve güvenilir gruplara ait şirketler paraya doyunca, tahvil arzları azaldı. İşte bundan sonra devreye mevduat sertifikaları girdi.
- Cevher Özden bankalara para yatırıyor, aldığı mevduat sertifikalarını kasasına koyarak karşılığında banker senedi çıkarıyordu. Bankalar Cevher Özden’e 80 lira yatırdığında 100 liralık mevduat sertifikası alıyor, bu iskonto ile de faiz farkını ödüyordu.
Riski üstlendi
Kastelli sisteminin riskli yanları şunlardı:
(1) Şirket tahvilleri vadeli iken o, banker senetlerinde istendiğinde hemen ödeme taahhüdü veriyordu.
(2) Şirket tahvilleri ile mevduat sertifikalarının üzerinde yazılı faizden daha yüksek faiz ödeyebilmesi için çarkın devamlı dönmesi gerekiyordu.
(3) Ama en önemlisi ana para yükümlülüklerinin karşılığı vadeli/vadesiz olarak tahvil ve sertifika şeklinde kasasında duruyordu. (İşte o nedenle tasfiye sonunda Kastelli’den anaparasını alamayan kalmadı.)
Kastelli’yi “Ankara” yıktı. Önce Maliye Bakanı “Bankerlere para yatıranlar kumar oynuyor. Paralarını alamayacak” dedi. Ardından Merkez Bankası Başkanı bankaları toplayarak bankerlere tahvil ve mevduat sertifikası satmamalarını tebliğ etti. Tahvil ve sertifika girişi durunca, çark dönemez oldu. Sistem çöktü.