Kontrolümüz dışında olan ama Türkiye'yi çok ilgilendiren bazı konularda halkımız ileri ölçüde iyimser bekleyişe itildi.
(1) Halkımız Avrupa Birliği'ne tam üyelik konusunda 2004 yılında Türkiye'ye tarih verileceği bekleyişinde.
(2) Halkımız Kıbrıs sorununun 2004 yılının ilk yarısında çözüme kavuşturulacağının bekleyişinde.
(3) Halkımız Irak'ta, Türkiye'nin istemeyeceği gelişmelerin olamayacağına inandırıldı. Irak'ın yeniden yapılandırılmasında Türkiye'nin söz sahibi olmasının bekleyişinde.
(4) Halkımız "Kürt" sorununun gündemden çıktığına inandırıldı.
(5) Halkımız IMF'nin, ABD'nin direktifleri doğrultusunda Türkiye'ye devamlı olarak arka çıkmasının, para akıtmasının ve de döviz sorununu çözmesinin bekleyişinde.
İyimserlik iyi bir şey ama, ileri ölçüde iyimserliğin neden olacağı "gevşeme" çok zararlı.
İyimserliğe itilen insanların bekleyişlerinin tersi bir durumun ortaya çıkması halinde hırçınlaşması ve bu hırçınlık sonucu "çizgi dışı" davranışlar içine girmesi çok tehlikeli bir olasılık.
Gerçekci olmalıyız
Bekleyişlerimizde gerçekçi olmak zorundayız.
(1) Avrupa Birliği de Türkiye'yi tam üyeliğe kabulde hazır değil. Biz de tam üyeliğe hazır değiliz. 2004 yılında Türkiye için üyelik takvimi verilmeyebilir. Verilmemesi bizi üzer. Ama bizim için "dünyanın sonu değildir". Biz kırk yıldır bekliyoruz. Gene bekleriz. Küsmek yok.
(2) Kıbrıs sorunu otuz yıldır çözülmedi. 2004 yılında çözülür ise iyi olur. Ama çözümün gecikmesi "dünyanın sonu değildir". Hırçınlaşmaya gerek yok.
(3) Kürt sorunu yeni bir sorun değil Irak'ta ve Türkiye'de Kürtlerle ilgili istenmeyen gelişmeler olabilir. Hırçınlaşmaya gerek yok. Bugüne kadar bu sorun ile nasıl yaşadık ise gene yaşarız.
(4) IMF ve ABD her gün, her gün arkamızda olmadı. Devamlı olarak arkamızda olamaz. İlişkilerin gerginleşmesi veya bozulması "her şeyin sonu" anlamına gelmez.
Biz 2004 yılında kontrolümüz dışındaki gelişmeleri ülkemiz ve halkımız yararına olacak biçimde yönlendirmeye çalışmak zorundayız.
Her şey kontrol edilemez
Ama her olayı kontrol altına almak mümkün değildir.
Bu nedenle kontrolümüz dışındaki gelişmelerin hem yöneticilerimiz hem halkımızda hırçınlık yaratmaması için dikkatli olmak zorundayız.
Hırçınlık, tepki kararlarına, yanlış kararlara yol açar. Politik, sosyal, ekonomik istikrar bozulur. Ekonominin bugünkü çizgiye gelmesi için halkımız çok büyük fatura ödedi, ödüyor.
Hırçınlık ve ters kararlar tüm istikrarı rezil eder. Sil baştan, eski kötü günlere döneriz.
Politikacılarımızın ve de kamuoyunu oluşturan güçlerin halkı her konuda aşırı iyimserliğe itmemesinde, iyimser konulardaki bekleyişlerin gerçekleşmeyebileceğini de hatırlatmasında yarar var.