“Stress test” nedir? “Preferred stock” nedir? Bunları bilemiyorsanız, ABD’de olanı biteni izleyemezsiniz.
Eskiden faiz nedir onu bilirdik. Enflasyon nedir onu bilirdik. O kadarı da yeterdi. Daha sonra döviz fiyatını, borsa endeksini öğrendik. Çapraz kur, dolar/euro kuru nedir onları öğrendik... Derken, bize cari açık, bütçe açığı, faiz dışı fazla gibi şeyleri bellettiler... IMF, stand-by, Citibank, FED, Bernanke... falan diyerek kafamızı karıştırdılar
Şu günlerde de yeni şeylerden söz ediliyor: ABD’de bankalara “stress test” uygulanacakmış. Testi geçmeyenlerin “preferred stock”larını devlet alacakmış.
Stress’in Türkçesi, “İç dayanıklılık, tahammül, gerginlik, kuvvet, ağırlık” demektir.
ABD’de FED (merkez bankası) 19 büyük bankaya “stress test“ uygulanmasına karar verdi.
İyi de bu testle yapılmak istenen nedir? Test sonucu neye yarayacak?
Önce 2 senaryo belirlenmiş. Biri iyi, biri kötü senaryo. İyi senaryoya göre, bu yıl ABD ekonomisi yüzde 2 küçülecek, gelecek yıl yüzde 2 büyüyecek. Kötü senaryoya göre ise ABD ekonomisi bu yıl yüzde 3.3 küçülecek, gelecek yıl ancak yüzde 0.5 büyüyecek. İşsizlik bu yıl yüzde 9.0, gelecek yıl yüzde 10.3 olacak.
Bankaları yaşatmak gerekiyor
Ekonominin küçülmesi, az veya çok büyümesi tabii ki üreticilerin ve tüketicilerin davranışına, taleplerindeki ve üretimdeki değişime bağlı. Talep ve üretim artarsa gelir artıyor, istihdam artıyor. İnsanlar ve şirketler para harcadıkça talep şahlanıyor. Talep ve üretim artıkça bankalar iş yapıyor. Bankalar iş yaptıkça finans sistemi ayağa kalkıyor, güçleniyor.
Stress test için önce genel bir “sanal model” (rakamsal denge formülü) oluşturuluyor. Ekonomi şu kadar büyür veya küçülürse, kredi talebi nasıl değişir? Kredi talebi nasıl değişirse, bu bankaların bilançolarını nasıl etkiler? Değişecek kredi talebine göre (ve bu arada batacak kredilere göre) bankanın sermayesi ne olmalıdır? Bir banka ne kadar para batırırsa, buna dayanır. Ne kadar para batırırsa, banka da batar?
Şimdi bu genel modele (rakamsal dengeye) göre her bankanın durumu teker teker izleniyor. “Şu bankanın en kötü şartlarda bile batması olanaksız. Ama ekonomi şu kadar küçülürse, öbür bankanın ayakta kalabilmesi için sermayesine bu kadar ekleme yapmak gerekir” denilecek.
Sermayesiz olmuyor
Stress test’ten geçecek 19 bankanın durumu nisan ayı sonuna belirlenecek. Sermaye ihtiyacı olan bankalara sermaye bulmaları için 6 ay süre tanınacak. (Türkçesi, gelecek ekim ayı sonuna kadar “ölme eşeğim ölme”.) Tabii ki batma şüphesi olan bankalara insanlar ek sermaye koymak istemeyecek. İşte o zaman ABD devleti “pamuk ellerini cebine sokarak” bu 19 bankanın batmaması için gereken sermaye desteğini sağlayacak...
Ancak ABD devleti bankalara para koyarken, koyduğu para kadar bankadan “preferred stock” alacak. Bunun Türkçesi, “imtiyazlı hisse senedi”. Ama bizim Türk Ticaret Kanunu’ndakinden farklı bir imtiyazlı senet. “Common stock”a (adi hisse senedi) şirket veya banka k$ar ettikçe para öder. Zarar ederse hiçbir şey ödemez. Prefferred stock sahiplerine, banka zarar etse de (aynen tahvil faizi öder gibi) her yıl belli ödeme yapılır. Kâr ederse, daha fazla ödeme yapılır. İflas eder ve batarsa, normal yükümlülüklerden sonra preferred stock sahiplerinin paraları ödenir.
Şimdi tartışılan, ABD devleti bankalara preferred stock karşılığı para koyduğunda bankaların devletleştirilmiş olup olmayacağı. Banka yönetiminin devlete geçip geçmeyeceği.
Eskiden böyle şeyleri bilir miydik ? Böyle şeyleri tartışır mıydık? Bu kriz bize daha neler öğretecek bakalım?..