Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Babacan, geçen hafta TÜSİAD’cılar ile yaptığı toplantıda ikinci kriz (dip) tehlikesinden söz etti. İkinci dip tehlikesine karşı hazırlık yapıyoruz dedi.
Sayın Babacan “ekonominin kaptanı”. İçeride ve dışarıda olan biteni yakından izleyen bir hükümet üyesi. Genelde her zaman iyimser açıklamalarda bulunan Sayın Babacan, acaba ikinci dip tehlikesinden söz ederken ne demek istiyordu?
Sayın Babacan’a dün bunu sordum. Anlattıklarından anladıklarımı özetleyeceğim.
Sayın Babacan diyor ki;
- Gelişmiş ekonomiler krizden çıkmaya çalışıyorlar ama, büyük zafiyet içindeler. Zafiyet büyük ölçüde, bu ülkelerdeki yönetimlerin güçsüzlüğünden kaynaklanıyor. Ülkelerin yönetimleri ya parlamentolarda güçsüz ya da halk desteğine sahip değil. Veya oy endişesi ile radikal kararlar alamıyorlar.
- Bugüne kadar krizden çıkma çabasında ülkeler değişik tedbirler aldı. Piyasaya büyük ölçüde para akıtıldı. Faizler sıfıra indirildi. Şimdi bu ülkelerin “krizden çıkış politikaları uygulamaya başlamaları gerekiyor”. Ne tür politikalar uygulayacakları belli değil.
- Krizden çıkış için uygulanacak politikaların uzun vadede ekonomileri nasıl etkileyeceğini tahmin etmek çok güç. Bugün için iyi olduğuna inanılan politikalar uzun dönemde ters sonuçlar doğurabilir.
- Ekonomileri harekete geçirmek için genelde her ülkede bankalara para akıtılıyor. Bankaların bu para ile tüketiciyi, üreticiyi, yatırımcıyı kredilendirmesi bekleniyor. Bu paralar ekonomide beklenen olumlu sonuçları ortaya çıkaramaz ise, kredileri kullananlar paraları geri ödeyemez ise, banka sistemi ciddi sorunlarla karşılaşabilir.

V tipi mi W tipi mi belli değil
Bunları sıraladıktan sonra Sayın Babacan diyor ki; “Bugün V türü (tek dipli) krizden bir çıkış görüntüsü var. Dibe vuruldu. Dipten çıkılıyor. İyi de bu V, acaba W‘nin bir bacağı mı? Biz W (çift dipli) krizin ilk dibinden çıkmış olamaz mıyız?”
Sonra da Sayın Babacan ekliyor “Ben sadece olasılıktan söz ediyorum. İkinci dip (kriz) konusunda iddiam yok. Bazıları ikinci dip (kriz) için yüzde 1 olasılıktan, bazıları yüzde 60-70 olasılıktan söz ediyor. Benim uyarım şu: Her şey düzeldi, her şey normale döndü diyerek gevşemeyelim. En kötü olasılıklara hazır olalım.”
Sayın Babacan en kötü olasılıklara Türk ekonomisinin nasıl hazırlandığını da şöyle özetliyor:
- Bu yıl ekonomimiz en az yüzde 6.8 oranında büyüyecek. Enflasyon yüzde 8.6 oranında, işsizlik yüzde 11.7 oranında seyrediyor.
- Merkezi yönetim bütçe açığı milli gelirin yüzde 4.0’ı, AB tanımlı borç stoğumuz milli gelirin yüzde 42.3’ü oranında.
Bu göstergeler birçok Batı ülkesinin göstergelerine göre ekonominin gücünü gösteriyor.
Sayın Babacan ikinci dip derken Türkiye’de içeriden kaynaklanan nedenlere dayalı ve sadece Türkiye’yi etkileyecek bir dipten söz etmiyor. Türkiye dışında olası bir küresel dip tehlikesine işaret ediyor.
Sayın Babacan’a bu tür ikinci bir küresel riskin Türkiye’yi doğrudan nasıl etkileyebileceğini sordum. “Türkiye’nin ihracatını etkileyeceğini, Türkiye’nin ticari ve finansal işlemlerinde kullandığı yabancı para birimlerinin değerini etkileyeceğini, finansal akımları etkileyeceğini” söyledi. “Türkiye’de hükümet ve Merkez Bankası bu tür risklere karşı gereken hazırlıkları yaptı. Doğru kararları zamanında alıyoruz. Güçlüyüz” dedi.

Haberin Devamı

KRİZ GERÇEKTEN BİTTİ Mİ

Reformlardaki gecikmenin günahı muhalefete
Sayın Babacan’a göre üzerinde durulması gereken en önemli risk “Hükümetin reformlar kanunlarını TBMM’den geçirememesi.” Sayın Babacan, muhalefetin reform kanunların TBMM’den geçirilmesinin önünü kapadığını söylüyor. Gelecek seçimlerde AKP’nin daha çok oy alarak bu engeli aşacağını ümit ediyor. Örnek olarak da 2003 yılından bu yana TBMM’de sürünen Türk Ticaret Kanunu değişikliğini hatırlatıyor. Sayın Babacan, reform kanunları TBMM’den geçirilmediği için ekonomik ve sosyal gelişmeyi engelleyen kanunlar arasında mesleki eğitim, sağlık, sosyal yardımları yeniden düzenlemeyi hedef alan kanunları sıralıyor.
Sayın Babacan‘a vergi reformu konusunda ne düşündüğünü sordum. “Hedef her yurttaşın çok basit bir gelir vergisi beyannamesi vermesidir. Her beyanname veren vergi vermeyecek, sadece vergilenebilecek büyüklükte geliri olanlar gelirleriyle ölçülü olarak vergi verecek” diyor.

Cari açığa değinmek istemiyor
Geldik en zor soruya: Türk lirası aşırı değerli değil mi? Döviz çok ucuza satılmıyor mu? Ucuz döviz yüzünden bu yıl 40 milyara ulaşacak olan cari açık (döviz açığı) tehlike yaratmıyor mu? Ucuz döviz sanayide üretimi ve ihracatı caydırmıyor mu?
Sayın Babacan birçok ülkenin hatta bazı Batılı ülkeler ile Çin’in bile milli parasının bizim Türk Lirası’ndan daha fazla değer kazandığını, bunun büyük ölçüde doların değer kaybından kaynaklandığını söylüyor. Cari açık konusuna değinmek istemiyor. Bu iki sorunu önemli görmüyor.
Anlaşıldığı kadarıyla ekonomi politikası ucuz dövize ve sıcak para girişinin devamına dayalı olmaya devam edecek.
Bunlar Sayın Babacan’dan alabildiğim bilgiler ama tekrarda yarar var, Sayın Babacan ekonominin kaptanı. Açık anlatımıyla bunlar Sayın Babacan’ın kişisel değerlemeleri değil, hükümetin ekonomi politikasının ana hatları.