Bizler hep "kriz" korkusu ile yaşarız... "Kriz" gelecek mi? Ne zaman gelir?" endişesi nedeniyle rahat yüzü görmeyiz.
Şimdilerde "halk anlatımında" kriz demek, dövizin bitmesi, döviz fiyatının tırmanması demektir.
Piyasada dövizden bol bir şey olmamasına, döviz fiyatının yerlerde sürünmesine ve de dövizin yüzüne kimsenin bakmamasına rağmen halkımızın yüreği gene de kriz korkusu ile "pat pat" atıyor.
Halkımız önceki krizin etkisinden kurtulamadı. Çünkü o zaman da piyasada döviz boldu. Ve de döviz fiyatı kazığa bağlandığı için pek de ucuzdu.
Ama görüldü ki, piyasada döviz bolluğu, döviz fiyatının ucuzluğu krizi önleyemiyor... Çünkü piyasadaki "kayıt dışı" döviz bolluğu başka şey, ülkenin döviz hesabı olan "Cari İşlemler Hesabı"ndaki döviz açığı başka şey.
Açık ciddi boyutta... Ama...
2000 yılında temmuz ayı sonunda 5.8 milyar dolar olan Cari İşlemler (ülkenin döviz gelir gider) Hesabı açığı yıl sonunda 9.8 milyar dolara ulaşınca, "Eyvah... Türkiye bu kadar döviz açığını sürdüremez... Ya döviz fiyatı çok çok artar ya da ülkenin döviz borcu ödemeleri aksar..." korkusuna kapılanlar, Türk lirasından dövize dönmeye başladı. Kısa sürede dövize hücum edenler ellerindeki dövizi yurtdışına kaçırdı. Ve de kriz çıktı.
Demek ki, Cari İşlemler (ülkenin döviz gelir gider) Hesabı'ndaki açık çok önemli. Bu açık "kriz habercisi" ve sonunda "kriz nedeni".
Bu yıl temmuz ayı sonunda Cari İşlemler Hesabı'ndaki döviz açığı 4.5 milyar dolara ulaştı. Bu gidiş ile açık yıl sonunda 8 milyar dolar dolayında olabilir.
Bu rakamlar önceki kriz döneminde temmuz ayında "krizin geldiğini haber veren" ve yıl sonunda "krizi patlatan" rakamlara yaklaşık rakamlar...
Şartlar farklı...
Acaba yeni bir kriz mi geliyor? Benim kişisel değerlendirmem şudur: Cari İşlemler Hesabı'ndaki döviz açığı rakamı ciddidir. Ama 2003 yılında piyasada mevcut olan "kriz şartları" günümüzde oluşmamıştır. Yoktur.
Deniz Gökçe'nin de dün Akşam'daki köşesinde belirttiği gibi (1) 2000 yılında döviz kuru sabit idi. Şimdi dalgalı kur. Dövize talep artar ise fiyat yükseleceğinden arz talep kendiliğinden dengelenecek. (2) 2000 yılında banka sisteminin döviz açığı vardı. Şimdi yok. (3) 2000 yılında borsada, Hazine kağıtlarında, kısa vadeli kredide büyük miktarda "sıcak para" vardı. Bu "sıcak para" tehlikeyi görür görmez, bir günde Türkiye'den çıkmaya çalışmıştı. Şimdilerde sıcak para miktarı Merkez Bankası'nın döviz rezervi ile karşılanabilecek ölçülerde. (4) 2000 yılında içeride ve dışarıda iç ve dış borcun çevrilemeyeceği endişesi vardı. Şimdilerde bu konuda iyimserlik var.
İşte bunun içindir ki, "kriz şartları yok" (gibi!) diyorum...
Tuğrul Şavkay, "mutfak ustası, lezzet uzmanı" idi. 52 yaşında iken pazar akşamı kalbine yenik düştü. Cuma akşamı birlikte yemek yemiştik. Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne bağlı olarak 4 yıl süre ile aşçılık eğitimi verecek "Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü"nü kurmanın heyecanını yaşıyordu. Galatasaray Lisesi'nde, Avusturya Graz Üniversitesi ile Boğaziçi Üniversitesi'nde okuyan Tuğrul Şavkay, yazıları yanında değişik eğitim programlarıyla Türkiye'de yeme - içme ve otel sektöründe çok kişinin yetişmesini sağlamıştı. Güler yüzü, nezaketi, engin mesleki bilgisi ve kültürü ile eşine az rastlanır bir kişi idi. Çok sevdiği karısını yalnız bırakıp gitti. Allah rahmet eylesin.