Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Ah nerede o eski Taksim, eski Maksim... Eskiden Beyoğlu’na erkekler kravatsız, kadınlar şapkasız çıkmazdı..." diyerek hayıflananlara, Hasan Pulur der ki, "Beyoğlu, eski Beyoğlu olamaz. Kaldırımlar yapılır, binalar boyanır, fenerler dikilir ama, eski Beyoğlu bir daha yaşatılamaz, yaşanamaz... Çünkü her şeyin başı, her şeyin hammaddesi insandır. O insanlar, artık yok. Kimi mezardadır. Kimi Atina’da, Pire’de, Beyoğlu’nun eski anılarıyla yaşamaktadır. O Beyoğlu kültürü gitmiş, yerine bir başka kültür gelmiştir."
Bugünlerde "eski Maksim’i yaşatmak gündemden düşmüyor. Eski Maksim binasında, günümüzün talebine dönük bir değişimi, "eski Maksim’ciler" kabullenemedi. Hala eski Maksim’i canlandırabileceklerini, hayal ediyorlar. Ne yazık ki, yüz yıllık "gazino" döneminin sona ermesiyle, gazino döneminin en parlak müessesesi Maksim’in de ömrü sona erdi.

Gazinolar, yüz yıl süreyle İstanbul yaşamının önemli bir parçası oldu. İstanbul Ansiklopedisi’nde, Vefa Zat, "meyhanenin alafrangası" olarak tanımladığı, gazino kelimesinin bize İtalyanca "kır evi" anlamına gelen "casino"dan geldiğini yazar.
Vefa Zat’a göre, İstanbul’da ilk açılan gazinolardan biri Arkadi Gazinosu’dur.
1926’da Büyükdere’de Beyaz Park Gazinosu açıldı. Anadolu yakasının en büyük ve lüks yeri ise Çubuklu Gazinosu idi.
1950’li yıllarda Taksim Kristal Gazinosu ile Tepebaşı, Cumhuriyet, Taksim Belediye, Maksim, Yenikapı Mim Çakır, Bebek Belediye, Maçka Küçük Çiftlik Parkı ve Kazablanka gazinoları ünlendi.
Fahrettin Aslan’ın oğlu, Sacit Aslan’a göre, İstanbul’da gazinolar dönemi 1975 yılında bitti.
1975’e kadar gazinolarda çıkan solistlerin sanatı ön plandaydı. Şimdiyle kıyaslanırsa skandalları yok denecek kadar azdı. İşlerine hakim insanlardı. Müşterinin ödediği fiyat ile prodüksiyon orantılıydı. Ailenin rahatsız olmadığı programlar vardı. Sonra bu büyük sanatçılar ya vefat etti, ya işi bıraktılar ve yeni gelenler o düzeyde yetişmedi.
Gelelim Maksim Gazinosu’na. Şimdilerde herkes Maksim Gazinosu’nu gazinocular kralı Fahrettin Aslan’ın müessesesi olarak biliyor. Ama Maksim’in çok ilginç bir tarihi var. Willy Sperco, Yüzyılın Başında İstanbul isimli kitabında anlattığına göre, Maksim’ni kurucusu Frederick Thomas isminde zenci bir Amerikalıdır. Moskova’da ünlü bir bar ve lokantası olan, Thomas Rus devriminde, sarışın ve güzel Rus eşi ile 1920 yılında İstanbul’a kaçmak zorunda kalmıştı.

Beyoğlu’nun yüksek tepelerinde "Hopital de la Paix" adındaki akıl hastalıkları hastanesinin hemen yakınında ilk dansingi açtı. Şişli’de Stella Bahçesi’ndeki dansing işgal kuvvetleri subaylarının olduğu kadar şehir kumandanlarının da buluştukları en seçkin bir yer oldu.
Thomas çok uzak olan lokali Stella’yı bırakarak Taksim Meydanı’nda meşhur Maksim’ini açtı. Beş yıl boyunca Maksim’in büyük salonu sadece İstanbul halkının değil aynı zamanda gelip geçen yabancıların da en çok gittikleri yer oldu.
Çok para kazanan ama kazandığından fazla harcayan Thomas, geride iki zenci çocuk bırakarak, İstanbul’da öldü. Maksim, zenci caz orkestralarının çaldığı bir gece kulübü olarak ilgi görmeye devam etti. Daha sonra bar oldu. 1950’li yılların sonunda Fahrettin Aslan Maksim’i alaturka gazino olarak ünlendirdi. İşte yüz yılda İstanbul yaşamına paralel olarak bu kadar büyük değişim gösteren Maksim’in yeni değişimlere direnmesi imkansız, yaşamını sürdürmek için zamana uymak zorunda kalacak.