Anayasa Mahkemesi'nin 8 defa iptal ettiği "Milletvekilleri için özel kıyak emeklilik" yasası önceki gün TBMM Plan Bütçe Komisyonu'ndan 15 dakikada "oybirliği" ile 9'uncu defa geçti... Yarın bir de duyarız genel kurul toplanmış ve de 8 defa iptal olunan kanunu 9'uncu defa "ama bu defa iptal edilemeyecek şekilde" kanunlaştırmış!
Anayasa Mahkemesi, daha önce milletvekillerinin kendileri için 8 defa çıkardığı "kıyak emeklilik" yasasını iptal etti de, milletvekilleri "kıyak emekli maaşını alamaz mı oldu?"
Hayır. Anayasa Mahkemesi 8 defa "kıyak emeklilik yasası"nı iptal etmesine rağmen milletvekilleri kıyak emeklilikten yararlanıyor. Milletvekili maaşlarına ek olarak "kıyak emeklilik" maaşlarını da tıkır tıkır alıyor.
Çünkü efendim, Anayasa Mahkemesi "kıyak emeklilik" yasasını iptal etti ama, "gerekçe"yi açıklamadı. Gerekçe Resmi Gazete'de yayınlanmadıkça iptal kararı yürürlüğe girmiyor. İptal edilen kanunda yazılı ödemeler milletvekillerine yapılıyor.
(1) Bundan önce Anayasa Mahkemesi'nin 8 defa iptal ettiği ve de sadece kendilerini ilgilendiren bir kanunu milletvekillerinin "allayıp, pullayarak ve de şeklini değiştirerek" bir daha kanunlaştırmaya çalışmaları "kanuna karşı" hiledir.
(2) Bitmedi... Bu defa milletvekilleri "hile"nin de ötesine geçerek kanunun Anayasa Mahkemesi'nde iptalini önlemek için "rüşvet" dağıtmaya kalkmış durumdadır. Milletvekilleri için çıkarılacak "kıyak emeklilik" kanununun Anayasa Mahkemesi tarafından iptalini önlemek için "milletvekillerine sağlanan kıyaklar" yanında, Anayasa Mahkemesi üyeleri ile yüksek rütbeli subaylara da "kıyak ödeme" yapılması için kanuna eklemeler yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesi üyelerinin kendilerine ve askerlere yapılan kıyakları görerek (bu rüşvete razı olarak) önlerine 9'uncu defa gelecek "milletvekillerine kıyak emeklilik" kanununu bu defa iptal etmeyeceklerine inanılıyor.
N'aparsın abicim?.. Olmaz olmaz deme... Olmaz olmaz... Burası Türkiye be abicim!..
Sayın okuyucularıma saygıdeğer milletvekillerimizin "kanuna karşı hile" alışkanlıklarının hangi boyutlara ulaştığını anlatmak için bir başka örnek vereceğim.
Kasım ayının sonlarında milletvekillerimiz, "Deprem oldu... Bu depremden zarar görenlere yardım için ek vergi çıkaralım" dediler... Depremden yürekleri yanan Türk halkı "deprem vergisi"ni "gık çıkarmadan" içine sindirdi...
Deprem vergisi tebliği 2 Aralık 1999 tarihli Resmi Gazete'de yayınlandı. Resmi Gazete'nin 5'inci sayfasındaki II nolu tabloya bakıyorum. Allah Allah o da nesi?
- Köyde yaşayan bir bakkalın, bir minibüsçünün yıllık geliri 31 milyon 800 bin lirayı (yanlış okumadınız 31 milyon 800 bin lirayı) aşıyor ise, vatan borcu olarak 1 milyon 590 bin lira "deprem vergisi" ödeyecek... Kanunda yer alan bu maddeyi okuyunca gözlerim yaşardı... Milletvekillerimiz "çok veren maldan, az veren candan" diyerek taaaaa köylerdeki bakkalı ve minibüsçüyü bile unutmamış diye düşündüm.
- Daha sonra da Resmi Gazete'nin 6'ncı sayfasında "ücretler" üzerindeki "deprem vergisi" ile ilgili maddeyi okudum... O da nesi? 1998 yılında ücret geliri 12 milyar lirayı aşmayanlardan "deprem vergisi" alınmayacak diyerek kanuna madde konulmuş...
Allah Allah!.. Köydeki bakkal, minibüsçü yıllık geliri 31 milyon lirayı (evet 31 milyon lirayı) aştı diye vergi veriyor da ücretli 12 milyar (evet 12 milyar) lira için acaba neden hiçbir vergi ödemiyor?
Vergi hocası Şükrü Kızılot'u aradım. "Nedir bu çelişki? Nereden çıktı bu 12 milyar lira? Bu kanun kimlerin vücut ölçüsüne göre ısmarlama hazırlanmış diyerek sual ettim.
Öğrendim ki, 1998 yılında saygıdeğer milletvekillerimize "ücret" adı ile yapılan ödemelerin toplamı 12 milyar lirayı geçmiyormuş. Diğer ödemeler "tazminat", "yolluk" gibi başka isimlerle yapılıyormuş. Bunun için 12 milyar liranın altındaki ücretler vergi dışında kalınca saygıdeğer milletvekillerimiz deprem vergisi ödemekten kurtulmuş. Bazıları buna "kanuna karşı hile", bazıları da "ayıp" diyor...
Ben bir şey diyemiyorum...
Çünkü... Burası Türkiye be abicim!..
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr