Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yenicaminin önüne, yanına ve arkasına gene işportacılar tezgah kurmuştu. Tezgah sayısı önceki bayramdaki kadar çok değildi. Genelde her tezgahta benzer bir fiyat uygulanıyordu. Bir çeşit "Ne alırsan 10 milyon lira" durumu vardı. Kadın ve erkek ayakkabılarının çifti, pamuklu kazakların üçü, erkek montlarının tanesi 10 milyon lira, kadın çantaları 2 milyon 500 bin lira idi...Kapış kapış alan da yoktu... İnsanlar oyuncak, şeker ve kuruyemiş satıcılarınıda kümeleniyordu.Tahtakalede benim iki "kerteriz noktam" vardır. Piyasayı bilen bir büyüğüm uyarmıştı "Kurukahveci Mehmet Efendi ile Namlı Şarküterinin önünde kuyruk var ise işler iyidir. Yoksa kesattır." demişti. Namlı Pastırmacının önünde kuyruk yoktu ama Kurukahveci Mehmet Efendinin dükkanının önünde insanlar sıraya girmiş, 500 bin liralık küçük paket kahvelerden alıyordu. Dün, önce Eminönü ve Mahmutpaşada, sonra da Nişantaşında dolaştım. Bayram öncesi, arife günü halkımız ne alıp satıyor, nasıl para harcıyor merakı ile etrafa bakındım. Mahmutpaşada işportacılar da, dükkanlar da müşteri bekliyordu. Sadece "Otomatik Dolma Sarma Makinesi" satan işportacının önünde meraklılar birikmişti. Tanesi 5 milyon lira olan makinenin nasıl dolma sardığını seyreden çoktu da, alan yoktu. Mısırçarşısının hemen arkasında "Çıtırland" simit fırınından sıcacık bir peynirli poğaça aldım. 300 bin lira ödedim. Midemi bastırdım.Orta direğin arife günü alışveriş manzarasını seyrettikten sonra biraz da "üst direk" ne yapıyor onu göreyim diyerek Nişantaşına gittim. Mağazaların durumunu kolaçan ettim. Bütün mağazalarda ucuzluk vardı. 1 milyar 800 bin liralık erkek takım elbiseler 900 milyon liraya indirilmişti. Ucuzlukta kadın ayakkabıları 300 milyon liraya satılıyordu. Ünlü marka kadın çantalarının fiyatlarını sordum, 400 ile 700 euro dediler. Mağazaların kapısından içeriye baktım. Öyle ahım şahım alışveriş yoktu. Hatta bir kısmında hiç müşteri yoktu. Ama sokaklar bayağı kalabalık idi. Sokaklarda giymiş, giyiştirmiş, sürmüş sürüştürmüş, saçlarını yaptırmış, bakımlı ve zarif hanımlar koşa koşa bir yerlere gidiyorlardı. Bayağı meraklandım... Bu hanımlar dükkanlara gitmiyor ise, öğle saatinde nereye gidiyordu.Sokakta rastladığım Nişantaşılı bir arkadaşım merakımı giderdi. "Bu hanımlar öğle vakti Nişantaşındaki lüks lokantalara giderler,sohbet eder, salata yerler" dedi. Sonra da beni o zarif hanımların pek beğendiği söylenen bir lokantaya götürdü. Zor yer bulduk. Lokantadaki bütün masaları hanımlar doldurmuştu. Erkekli masa sayısı pek azdı.Nişantaşı lokantalarında öğle saatinde adetten imiş. Arkadaşım tavuklu yeşil salata ısmarladı. Birer kadeh de kırmızı şarap içtik. Üzerine de birer kahve. Arkadaşım adam başı 35 milyon lira hesap ödedi. Biz lokantadan ayrılırken saat 15.00i geçiyordu. Hanımlar hala masalarda oturmuş, sohbeti sürdürüyordu...Dünkü arife günü İstanbulda "manzara - i umumi" işte böyle idi... guras@milliyet.com.tr Dolma saran makine