Yalıkavaklı Makbule'nin ekmeğini Türk Kuyusu Caddesi'nde Buğday Restoran'da Victor satarmış. Kızılağaçlı Kadriye'nin ekmeği ile otlu böreğini sevenler köye kadar gidermiş. Kızılağaç Yalısı'nın ilerisindeki Çömlekçi köyün naturel zeytinyağının tadına doyulmazmış. Geçen hafta Bodrum'un Torba köyünde denizin kenarında oturduk. Umut Ülkümen, bir tabağa zeytinyağı döktü. Yanına sepet içinde Makbule'nin ve Kadriye'nin ekmeklerini koydu. Ekmeği zeytinyağına bana bana yedik. Bundan nefis bir şey olamazdı. Sonra da Victor'un hikayesini anlattı.
Günün birinde Bodrum'a bir yabancı geliyor. Adınan Victor olduğunu, Şili'den geldiğini, doğaya aşık olduğunu söyleyen bu yabancı, Yalıkavak köyünün tepesindeki metruk yeldeğirmenlerinden birini onarıp, eski usul değirmencilik yapıyor. Victor vejetaryen. Et yemiyor. Buna ek doğal ürünlerin meraklısı. Gümüş takı yapan Gülben Hanım ile evleniyor ve küçük Victor doğuyor. Baba Victor, nasıl "pattt" diye gelmiş ise, bir gün de "pattt" diye ortadan kayboluyor. Küçük Victor büyüyor. O da babası gibi vejetaryen ve doğa aşığı oluyor. Bodrum'da Buğday isminde bir vejetaryen lokantası açıyor. Belediyenin yanındaki taksi duraklarından içeri giren Türk Kuyusu Caddesi'nde 72 numaradaki Buğday Lokantası'nda sebze ve tahıla dayalı yemekler pişiriliyor. Tam buğday ekmekleri satılıyor. İçki yok, kola yok, şeker yok, hayvani yağ yok. Soyalı köfte, felafel (nohutlu köfte), pekmezli kek gibi yiyecekler var. Lokantanın sorumlusu Gönül Yazırlıoğlu... Bodrum'a gidip gelen vejetaryen ve doğa aşığı gençler, Victor'u İstanbul'a çağırıyor.
Nergis Yazgan'ın genel müdürlüğünü yaptığı Doğal Hayatı Koruma Derneği ve Doğayı Koruma Vakfı'nın desteği ile Victor, Ananias Buğday isimli dergiyi yayımlamaya başlıyor. Vejetaryen ve doğa aşığı gençler bu dergi çevresinde toplanıyor.
Daha sonra gene Doğal Hayatı Koruma Derneği ve Doğa Vakfı'nın desteği ile Victor'un yönetiminde Galatasaray'da "Nuh'un Ambarı" ismi ile doğal ürün satış yeri vejetaryen lokanta ve doğal yaşam merkezi açılıyor.
D ben bu merkeze gittim. Çok, çok, çok heyecanlandım. Dükkanın girişi doğal ürünler satış yeri. Ekolojik tarımla elde edilmiş, hormonsuz ve kimyasal işlemlerden geçirilmemiş akıla geleb ilecek her türlü ürün satılıyor. Zeytinyağından ekmeğe, sabundan doğal tahin - pekmeze, çömlek kaplardan tam pirinç ve tam una kadar her şey... Ama her şey... Hatta doğal kiraz...
Lokantada günün mönüsü pazı çorba (750 bin TL), soya etli kurufasulye (900 bin TL), börülceli, dereotlu tam pirinç pilavı (750 bin TL), vişneli muffin (300 bin TL) idi.
Lokanta sabah 09.00'dan akşam 21.00'e kadar açık. Sadece otlu çay içip pasta yemek de mümkün (600 bin TL). Üst katta Oya Aksoy'un doğa resimleri sergisi var. (70x70 yağlıboya tablolar 30 milyon TL). Üst katta belli günlerde doğa ile ilgili konferanslar, slayt gösterileri, çocuklara çömlek kursları düzenleniyormuş.
Gelelim beni en fazla etkileyen, gözlerimi yaşartan noktaya... Bu işe gönül veren ve dükkanda çalışanların her biri manken gibi güzel kızlar, yakışıklı erkekler. Ve de heiri üniversite mezunu. Lokanta sorumlusu Elif, ABD'de New York'da sanat eğitimi yapmış. Çorba pişiren Füsun, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü mezunu, master derecesi var. Servis yapan Ufuk, Los Angeles'te, üniversitede müzik eğitimi yapmış. Doğa ürünü satan Erkan da öyle. Nasıl güle oynaya, işlerini severek ve de işlerini ciddiye alarak yapıyorlar... İnanamazsınız. Nuh'un Ambarı'na mutlaka gidiniz. Böyle güzel bir hareketi başlatan ve yürüten gençleri alkışlayınız. (Beyoğlu, Galatasaray Lisesi yanı, Yeni Çarşı Cad. 54).