"Devrimler seferber edebildikleri halk kitleleri sayesinde yaşar ve başarıya ulaşırlar. Türkiye’deki cumhuriyet rejimi, başlangıçta halk desteğini Milli Mücadele’nin askeri ve diplomatik başarısı sayesinde arkasına almış, ama sonrasında bu desteğin sürekliliğini sağlama yolunda pek bir şey yapamamıştı. Devrimi sırf ilke düzeyinde sahiplenebilecek burjuva sınıfı henüz pek zayıftı ve rejimle arası iyi değildi. Toprak mülkiyetinin büyük çoğunluğu küçük ve orta boy birimlerden oluşuyordu. (...) Birinci Dünya Savaşı sonrası koşullarında üretimin artmasıyla zenginleşme diye bir şey de söz konusu olamazdı. (...) Başta demiryolu yapımı gelmek üzere, devlet ihaleleri dışında, Ankara’nın halka sağlayabileceği kitlesel bir zenginleşme fırsatı yoktu. (...) ulusun devrime bağlılığı ancak ideolojik düzeyde sağlanabilirdi.
1931’de bu bilinçle harekete geçen rejim büyük çaplı bir propaganda ve eğitim hamlesine girişti. Amaç cumhuriyetin gerektirdiği toplumu kurmaktı. İtalya ve Sovyetler Birliği’ndeki rejimlerden epey esinlenen CHP, ulusal bayram günlerinin gösterişli geçit resimleriyle kutlanmasına önem verdi. Özellikle Cumhuriyet’in onuncu yıl kutlamalarına pek hararetle hazırlanıldı. Kutlamalar görkemli oldu. Ulusun rejimle kucaklaşmasını simgeleyen bu kutlamalar, başka bir meşruluk temeli oluşmamış olduğundan, Milli Mücadele’ye gönderme yapılarak, askeri bir seferberlik havasında tasarlandı. Cumhuriyet’in başarıları, meşhur Onuncu Yıl Marşı’nda da, ‘açık alınla çıkılan savaşlar’ biçiminde anlatıldı. Günümüzde de süren bu yaklaşım, ulusçuluğun parçası olarak vatandaşlara haklı bir övünç aşılamakla birlikte, devrimin Kurtuluş Savaşı’nın gölgesinde kalmasına neden olarak, cumhuriyetin gerektirdiği vatandaşın eğitilmesi sürecinde önemli bir zaaf yarat."
Sayın okuyucularım, yukarıdaki anlatımı, Ahmet Kuyaş’ın ‘Yeni Rejim’ başlığı ile ‘Cumhuriyet’in 75 Yılı’ isimli üç ciltlik araştırmasının girişinden aktardım.
Bugün Cumhuriyet’in 79’uncu yılını, gene ‘Onuncu Yıl Marşı’ ile kutluyoruz. Cumhuriyet çocukları, 69 yıldır, bu marşı aşacak bir marş besteleyemedi. Cumhuriyet’i, 79’uncu yılında, aynen 10’uncu yılındaki yaklaşımla, ‘Milli Mücadele’ye ve ona ek olarak Mustafa Kemal’e gönderme yaparak askeri bir seferberlik havasında’ kutlamayı sürdürüyoruz.
Sayın okuyucularım, Cumhuriyet devrimini yaşatacak ve başarıya ulaştıracak halk kitlelerini eğitemedik. "Devrimler seferber edebildikleri halk kitleleri sayesinde yaşar ve başarıya ulaşır.’ Milli Mücadele’nin askeri ve diplomatik başarıları sayesinde halk desteğini arkasına alan cumhuriyet rejimi, zamanla bu desteği kaybetti. Devrimleri sahiplenecek ‘burjuva sınıfı’ oluşamadı. Güçsüz burjuva sınıfı da, güçsüz halk toplulukları da, üretime yönelecek yerde zenginleşmenin kaynağını sadece Ankara’da gördü. Ankara’nın ise dışarıdan alıp içeride dağıtmaktan, içeride birinden alıp, ötekine vermekten başka kaynağı olmadığından devamlı borç batağında çırpındı. Gelir dağılımı bozuldu.
Eğitim sistemini ve öğretmenlerimizin başarısızlıklarını eleştirmekten kaçındık. Atatürkçü eğitim sistemi ile Atatürkçü öğretmenlerin yetiştirdiği 67 milyonun büyük çoğunluğu hâlâ Cumhuriyet devrimlerini anlayamamış, medeniyet ve üretim gayreti içine girememiş ise eğitim sistemi ve öğretmenlerin büyük suçu var demektir. 79’uncu yılı gene askeri törenler, geçit resimleri, fener alayları ve de 21 pare top atışı ile kutlamaktan başka bir şey yapamayacağız. Haydi bakalım hep birlikte ‘Onuncu Yıl Marşı’nı söyleyelim... 69 yıldır bu halk Onuncu Yıl Marşı’nı söyler... Döner döner aynı marşı söyler!..