Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Piyasalar, ikisi içeriden, biri dışarıdan 3 tokat yedi. Perişan durumda. Bu yazıda “finansal” piyasalardan değil “reel piyasalardan”, mal ve hizmet piyasalarından söz edeceğim.
Genelde finansal piyasalar dolaylı olarak reel piyasaları etkiler. Ama bu bir zaman içinde olur. Bu defa küresel piyasalardaki çalkantı ekonominin temel taşlarını oynattığı, döviz ve faizde alışılmış tabloyu bozduğu için, hem tüketiciyi hem yatırımcıyı, hem üreticiyi etkiler hale geldi. Reel piyasayı (mal ve hizmet piyasasını) kısa sürede sarstı.
Önce piyasaların içeriden yedikleri
2 tokadı anlatayım:
1) Cari açık riskinin büyümesi karşısında Hükümet iç talebi kısacak tedbirler aldı. Bunun sonucu içeride tüketim harcamaları azaldı. Piyasalar küçüldü. Bu üretime ve yatırıma yansıdı. Ekonomide büyüme yavaşladı.
Yılın ilk aylarında piyasada hafif bir iyileşme ortaya çıktı ama, Anadolu piyasası bir türlü belini doğrultamadı.
2) Piyasalar, yılın ikinci yarısına “biraz belini doğrultarak” girecek gibi derken “Gezi Parkı” olayları başladı. Bu olaylara polisin müdahale şekli, Hükümet’in gerginliği yok edecek politikalar yerine gerginliği tırmandıracak politikaları benimsemesi sonucu, Gezi Parkı’ndan esen
olumsuz rüzgar, Anadolu
piyasasını vurmaya başladı.

Tokat tokat üzerine
Bu 2 tokadın etkisinden nasıl kurtuluruz diyerek düşünürken, dışarıdan gelen bir tokat piyasaları perişan eyledi.
3) ABD Merkez Bankası Başkanı Bernanke’nin başlattığı fırtına, anında döviz fiyatını, faiz oranını “üfürdü”. Doların ve faizin pahalanması önce finansal piyasalarda şok etkisi yarattı. Kurulu dengeler altüst oldu. Alacaklı da borçlu da paniğe uğradı.
Dışarıdan gelen tokadın etkisinde Merkez Bankası’nın dolar ve faiz fiyatı üzerindeki kontrol gücü yok oldu. Dolar ve faiz fiyatının kontrolden çıkması reel piyasamızı (mal ve hizmet piyasamızı)
iki farklı yönden etkiledi.

Talep de arz da sarsıldı
- Piyasanın bir yanında talep cephesi var. Bunlar tüketiciler. Tüketici ya cebindeki para ile ya da kredi kullanarak piyasadan mal ve hizmet alacak. İçerideki tüketicinin, dış pazarlardaki alıcıların zaten nefesi kesilmiş iken, para değerlerinin değişmesi, faizin yükselmesi talep cephesinin büsbütün içine kapanmasına neden oldu. Parası olan harcamıyor, olmayan borçlanmaktan korkuyor.
- Piyasanın arz cephesinde de maliyet hesapları değişti. Riskler büyüdü. Hele hele döviz borcu olanlar perişan. TL borcu olanlar faiz artacak diyerek endişeli. İhracatçı bile döviz fiyatının artmasına sevinemiyor. Çünkü ihraç ürününün yüzde 60’ı ithal girdi.
Onun da maliyeti arttı.
Bu gerçekleri görelim, bilelim ama... Eyvah... Battık... Bittik... Öldük... Diye bir durum yok. Biz bundan önce benzeri kaç krizi atlattık. Biz krize çabuk girer, çabuk çıkarız. Tabii ki bu krizin bir faturası olacak. Ekonomiyi yönetenlere düşen sorumluluk, bu hasarı en aza, hazmedilebilir boyuta indirmek için, doğru politikalar uygulamaları, insanların ve piyasanın moralini bozacak siyasi ve sosyal gerginliklere neden olmamalarıdır.