Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İlginç olan şu: Türkiyede gelir dağılımının çarpıklığı nedeniyle zenginler azınlığın azınlığı durumunda... Politikacı fakirin oyu ile iktidara geliyor. Ama iktidarı ele geçirdikten sonra, (oyu ile iktidara geldiği) fakiri unutarak "zengin ile bütünleşme çabasına giriyor".Politikacı her zengini de sevmiyor. Politikacının sevdiği zengin "para zengini"... Bizde politikacının "kafa zengini"ni, "kalem zengini"ni, "sanat zengini"ni sevdiği duyulmuş mu ki? Bilim adamı, yazar, ressam, heykeltıraş, müzisyen, oyuncu seven politikacı var mı ki?Bizim politikacımız, iktidarı ele geçirince ülkenin para zenginlerinin "en yakını" olur... Ailece, onlarla bütünleşmekten pek hoşlanır. Zengin sofralarının baş davetlisi haline gelir. Vakit bulur, zenginlerin sünnetine, nişanına, düğününe mutlaka katılır.Bu ilişki iki yanlı işlediğinden, iktidardaki politikacı da evini, makamını, düğününü, derneğini "zenginlere açar"... Şaşırırsınız... Bunlar kaç gün oldu da birbirini tanıdı? Bunlar kaç gün oldu da ailece dost oldu? Bunlar kaç gün oldu da birbirine bu kadar yakınlaştı?Politikacının resmi davetlerinde ve de özel düğünlerinde, derneklerinde zenginler "baş konuk" olmaya başlar...İlginç olan şudur: "Türkiyede para zengini kadro kemikleşmiş bir kadrodur". İktidarı ele geçiren politikacı kadrosu değişir. "Para zengini" kadro sabit kalır. İktidarı ele geçiren politikacılar, "para zengini" kadroya kendi yandaşlarını da katmaya çalışır. Her iktidar kendi "burjuvazisini" oluşturma arayışına girer. Politik destek ile her iktidar döneminde yeni zenginler ortaya çıkar ama, iktidarlar değişince politika zenginlerinin durumu sarsıldığından, "kemikleşmiş kadro" bir türlü büyümez.İktidarı ele geçiren politikacıların "zenginlerle bütünleşme arayışı"ndan, daha da vahim bir gelişme, her şehrin en büyük mülki erkanı ile emniyet amirlerinin zenginlerle bütünleşmesidir. Günümüzde şehirlerin en büyük mülki erkanı ile emniyet amirleri, zengin sofralarının ve davetlerinin devamlı kadrosunu oluşturur hale gelmiştir.Politikacılar, mülki erkan, emniyet amirleri "sade halkı unuttu mu?" diyerek sual eyleyeceksiniz. Ben de cevaplayacağım. Hayır unutmadı... Politikacılarımız ve eşleri, ramazan aylarında, deprem gibi felaket günlerinde, peşlerine birkaç TV kameramanını takarak fakir evlerini ziyaret ediyor ya... Yetmez mi? Fakir mahallelerde bir yangın, patlama olduğunda mülki erkan ile emniyet amirleri "vaka mahalline" gidiyor ya... Yetmez mi?Gelişmelerin bir başka boyutu, iktidara gelen politikacılarımızın yerli zenginlere hayranlıklarına ek olarak şimdi yeni başlayan yabancı zenginlere olan hayranlıkları... Küreselleşme rüzgarına kapılan politikacılarımız (yabancı dil bilsinler, bilmesinler - yaşam biçimleri uysun, uymasın) şimdi yabancı zenginlerle - iktidar odaklarıyla özel ailevi dostluklar arayışına girdi.Ne diyebiliriz ki? Hayırlı olsun. guras@milliyet.com.tr Bir okuyucum uyardı. "Siz gazetecilerin Semra Özala özür borcunuz var" dedi. "Hasbahçeyi ve de Papatyaları dile dolayarak kadıncağızı perişan eylediniz... Sonra noldu?" Okuyucumun uyarısı üzerine düşündüm... Sadece Semra Özal ile mi uğraşmıştık? "Ben zengini severim" dedi, diyerek Turgut Özalı da ayıplamıştık... Ama gördük ki, "zengini sadece Turgut Özal değil, bütün politikacılar seviyor..."