Normal olarak, böyle bir konunun tartışma gündemine bile gelmemesi lazım. Ama burası Türkiye. Burada olmaz, olmaz!..* * *Bir sabah, elektronik aletler yüklenmiş bir kamyon mahallemizdeki caminin önüne yaklaşmış. Çevredekiler, bu işte bir anormallik olduğunu fark etmiş. Elektronik aletleri camiye taşımaya başlayanlara ne yaptıklarını sormuş. Gelenler minarelere cep telefonu için baz istasyonu monte edeceklerini, söyleyince kıyamet kopmuş. Ben olan bitene, bu noktadan sonra katıldım.Baz istasyonu kurmaya gelenlere, kimden izin aldıklarını, kimin adına böyle bir işe soyunduklarını sorduk. Ellerindeki izin kağıtlarını bize gösterdiler. Kağıtların birinde, Diyanet İşlerinin, bizim caminin minarelerini, cep telefonu şirketlerine kiraladığı, kira parasının da, Ankarada kurulu Tokyo şehrine cami yaptırma vakfı tarafından kurulan bir şirkete ödendiği yazıyordu.Gelenlerin elinde bir başka kağıt daha vardı. O kağıtta ise minarelere henüz takılmamış baz istasyonlarının, takılmışçasına radyasyon ölçümlerinin yapıldığı ve halka hiçbir zararının olamayacağının tespit edildiği belirtiliyordu.Mahallelinin bağışlarıyla yapılan caminin minarelerinin başkaları tarafından nasıl kiraya verileceği gerekçesiyle, mahalle halkı büyük tepki gösterdi. Mahalleli uğraştı, didişti. Yeni inşa edilen caminin henüz Diyanet İşlerine devri yapılmadığından, Diyanet İşlerinin kendine devredilmemiş bir caminin minarelerini kiralamasına imkan olmadığı itirazı ile, şimdilik baz istasyonunun minarelere takılması önlendi.Ama, anlaşılıyor ki, başka yerlerde, minarelere baz istasyonlarının takımı devam ediyor.Derken, Ramazan ayında Diyanet İşleri Başkanının "camilere takılan, baz istasyonlarının zararsız olduğuna dair bir fetva yayımladığı" haberi gazetelere yansıdı. Diyanet İşleri Başkanının fetvasına göre, "baz istasyonları elektro manyetik radyasyon yaymaktadır. Bunun iyonlaştırıcı radyasyonla karıştırılmaması gerekir. Halk yanlış bilgilendirilme nedeniyle uygulamaya tepki göstermektedir. Baz istasyonlarının bulunmadığı yerlerde de elektro manyetik radyasyon vardır. Bu nedenle camilere baz istasyonu takılmasında hiçbir mahzur yoktur."Diyanet İşleri Başkanının gazetelere yansıyan açıklamasından öğreniyoruz ki, Diyanet İşleri Başkanlığı, kiraladığı minarelerin parasını Ankarada Tokyo şehrine camii yaptırma vakfı adıyla kurulmuş bir vakıf şemsiyesi altındaki bir anonim şirketin kasasına aktarıyor. Sonra para buradan dağıtılıyor. Ne için dağıtıldığı belli değil. Bu şirketin başkanlığını da Diyanet İşleri Başkanı yürütüyor.* * *Sayın okuyucularım, deveye boynun eğri demişler. Nerem doğru ki, diye sormuş. Allah rızası için bu işin doğru olan yanı var mı? (1) Camiler, minareler kiralanır mı, kiraya verilir mi? Minareye bugün baz istasyonu taktıran kafa, yarın iki minare arasında geceleri ışıklı Coca Cola reklamı, banka reklamı alır ise, ne yapacağız? (2) Diyanet İşleri Başkanlığı, kimin malını kime kiralıyor? Bu camilerin tamamına yakını, halkın bağışlarıyla yapılır. Büyük bölümü tarihi eser niteliğini taşıyan camiler. (3) Diyanet İşleri gibi özelliği olan bir kuruluş, nasıl dolambaçlı şekillerde tabela vakıfları ve tabela şirketleri kurarak ve bunlar üzerinden geçirerek para operasyonları yapar? (4) Diyanet İşleri Başkanlığı gibi saygın ve çok önemli bir koltukta oturanlar, nasıl olur da, kendi konularıyla hiç alakası olmayan, halkın sağlığını ilgilendiren, insanların çok hassas olduğu konularda fetva vermeye kalkar?Eğer, bugün minarelere baz istasyonları takılacaksa, yarın neden tepelerine, telsiz antenleri dikilmesin? Televizyon vericileri takılmasın? Dini yapıların saygınlığını korumada esas sorumluluğu taşıyanlar yanlış yaparlarsa, halk onlara nasıl güvenir, nasıl inanır, nasıl saygı duyar? guras@milliyet.com.tr Diyanet İşleri Başkanlığı, ülkedeki camilerin minarelerini kiralamak için, şirket kurar, bu şirketin başına da Diyanet İşleri Başkanı geçebilir mi? Sonra da bu şirketi kuran, bu şirketin başına geçen Diyanet İşleri Başkanı yaptığı işin, İslam dini ilkelerine uygun, Kuranda yeri olan bir iş olduğu hakkında fetva verebilir mi?