İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın (İKSV) düzenlediği 36’ncı Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nin son gecesinde Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası‘nı Karel Chichon yönetti. Mezzo-soprano Karel Chichon belli parçaları seslendirdi. Orkestra ile misafir şef ve soprano çok iyiydi.
Aya İrini’yi dolduran 1200 dinleyicinin/izleyicinin alkışıyla 3 ek parça icra edildi. Borusan Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı Zeynep Hamidi’yi böyle bir orkestrayı 1999 yılından bu yana yaşattıkları için tebrik ettik.
Aya İrini, Ayasofya’dan sonra Bizans’ın ikinci büyük kilisesidir. MS 324 yılında eski bir Roma mabedinin kalıntıları üzerine yapılan bina birkaç yangın geçirmesine rağmen günümüze kadar gelebilmiştir. İstanbul’un fethinden sonra inşa edilen Topkapı Sarayı’nı çevreleyen Sur-ı Sultani içinde kalan bu yapıda müzik dinlemek insanı mutlu etmektedir.
Aya İrini Kilisesi’nin çevresi düzenlendi, Sur-ı Sultani bahçesindeki yollar yapıldı. Yol kenarlarına çiçekler ekildi. (İstanbul’a yolu düşenlere tavsiye olunur. Topkapı Sarayı’nı gezmeye üşeniyorsanız, hiç olmazsa bahçesini dolaşınız. Giriş serbest.) Saray bahçesinin görkemli kapısından içeriye şimdilerde otobüs ve otomobil girişine izin verilmiyor. Bu nedenle bahçede yürümek pek rahat ve güvenli hale geldi.
Gençler müziği seviyor
Konser çıkışı kapıya doğru yürüyoruz. Arkadan gelenlerden biri, “Hocam, beni tanımadınız. Siz bana ekonomi öğrettiniz” dedi.
Baktım, sarışın, güzel, zarif bir hanım kızımız. Elinde kocaman bir müzik aleti kutusu var. Orkestra elemanlarından biri olduğu anlaşılıyor. “Ben konservatuvarda ders vermedim ki... Bir yanlışlık olmasın” deyince, “Siz konservatuvarda değil, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde bana ekonomi öğrettiniz” cevabını verdi. O sırada kafam karıştı. İletişim Fakültesi’nden mezun olan bir genç kızımızın orkestrada ne işi olabilirdi?
Eski öğrencilerimden Aslı Erşen (1977) ile konuştukça, şaşkınlığım ve hayranlığım arttı. Aslı’nın babası, kızının müziğe olan ilgisini fark edince, lise son sınıftayken “yarı zamanlı” olarak konservatuvara yazdırmış. Nefesli müzik aleti merakı olan Aslı’yı hocaları “trombon”a yöneltmiş. Aslı, 1991 yılından beri trambon çalıyor. Konservatuvar eğitimini sürdürürken İletişim Fakültesi’ni de bitirmiş. 2001 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan birincilikle mezun olmuş.
Bunlar Atatürk çocukları
1999 yılında kuruluşundan bu yana Borusan İstanbul Filarmoni Orketrası’nda trambon çalıyor. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan mastır derecesi almış. Şimdilerde doktorasını tamamlamaya çalışıyor. Hayatından çok memnun. “Hocam, yabancı dil bilgim de iyi. Bu sayede dış ülkelerde eğitim görebilmek için burslardan yararlanıyorum, dış ülkelerde yabancı orkestralarda çalıyorum, yabancı şeflerle anlaşıyorum” diyor.
Aslı’nın anlattıkları pek hoşuma gitti. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın birinci kemanı da bir genç hanımdı. Merak ederek sordum, öğrendim. 72 müzisyeni olan orkestrada 35 kadın sanatçı varmış. Bunların da yaş ortalaması 30 imiş. Bilmem anlatabiliyor muyum, “Şimdiki kızlar harika” derken ne demek istediğimi?
Bu kızlar, magazin sayfalarında gördüğümüz, isimlerini bellediğimiz, kısa süreli veya gecelik birliktelikleri ballandırıla ballandırıla anlatılan kızlardan değil. Bunlar cumhuriyet döneminde Atatürk devrimlerinin nimetlerinden yararlanarak yetişen, eğitim gördükleri alanlarda başka ülkelerin genç kızlarıyla yarışabilen genç kızlarımız. Bunların sayıları da az değil.