Mezopotamya, Anadolu'nun doğusunda, Dicle ve Fırat nehirlerinin başladığı yörede, bu iki nehir arasındaki topraklara verilen isimdir. Anadolu'da başlar, iki nehrin birleştiği Basra'da biter. Burası milattan önce üç bin yıl boyunca Asya ve Yakındoğu medeniyetine hakim olan, milattan birkaç yıl sonra ortadan kalkan Sümer - Akkad medeniyetinin beşiğidir. Milattan sonra da önemini yitirmemiş, günümüze kadar önemini korumuştur.
Mezopotamya'nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni kapsayan bölümünde yaşayanlar, millattan üç bin yıl önceden bu yana iki şey ile uğraşmışlardır: Hayvancılık ve ticaret. Hayvancılık ve ticaret, Anadolu'dan Basra'ya bir ekonomik hareket olarak gelişmiştir. Yukarıdan aşağıya hayvan gitmiş, aşağıdan yukarıya mal gelmiştir.
Osmanlıların son yıllarına kadar da bu yaşam sürüp gitmiş, Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılması ile çizilen suni sınırlar, oluşturulan suni devletler hayvan ve mal akımının aksamasına neden olmuştur.
Bütün zorlamalara rağmen Mezopotamya'nın bizim topraklarımızda yaşayan halkı, Doğu ve Güneydoğu halkı geleneksel yaşam biçimini sürdürmeye devam etmiş, hayvan yetiştirmiş, suni sınırları "kaçak olarak" aşmış, böylece hayatta ve ayakta kalabilmiştir.
Doğu ve Güneydoğu insanı ne yapar diye sorulduğunda, bu gerçeği bilmeyenler "hayvancılık" ve kaçakçılıktan başka bir şey yapmaz diyerek "topu taca atar"...
Türkiye'nin Doğu komşularıyla ve Arap ülkeleriyle iyi olmayan siyasi ilişkileri neticesi, suni sınırların kapatılması, mayınlanması, bölgenin asker kontrolüne girmesi kaçakçılığı önlemiş, imkansız hale getirmiştir.
Zaman içinde küreselleşme, gümrüklerin kalkması, ticaretin serbestleşmesi Türk hükümetlerinde yumuşamaya zemin hazırlamış ve "sınır ticareti" adı ile bölgenin "tarihi ve doğal ticaret akımlarının kontrollü olarak devamına" imkan verilmiştir.
Bölgenin tarihi yapısını bilmeyenler ve de ticaretin bölge için önemini fark edemeyenler, sınır ticaretinden zarar gören güç odaklarının etkisinde sınır ticaretini zorlaştırmak için değişik girişimlerde bulunmuşlardır.
Gümrük Birliği'ne imza atarak, batı sınırını sonuna kadar açanlar, doğuda sınırı kapatmak için her gün yeni bir karar çıkarttırmışlardır. En sonunda, bu işe "Milli Savunma" da müdahil olarak katılmış, sınır ticaretinin önlenmesi, Doğu'da terör ile mücadelenin bir parçası haline getirilmiştir.
Basına yansıyan haberlere göre, Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan karar doğrultusunda sınır ticareti kademeli olarak azaltılacak ve sona erdirilecektir.
Sayın okuyucularım, terör ile mücadele nedeniyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da hayvancılık yapan köyler boşaltıldı. Meralar ve otlaklar kapatıldı. Bu arada özelleştirme furyasında Et Balık Kurumu ve Süt Endüstrisi Kurumu tesisleri satıldı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da hayvancılık öldü. Şimdi de sınır ticaretini sona erdiriyoruz.
Doğu ve Güneydoğu halkı ne yapacak? Milattan üç bin yıl önceden beri yaptığı işleri bırakarak nasıl geçinecek? Doğu ve Güneydoğu halkını oralardan başka yerlere taşıyıp, sanayi işçisi veya büro memuru mu yapacağız? Nasıl besleyeceğiz?
Bunları düşünmeden, yanlış bilgilere ve varsayımlara dayalı kararlarla, "bir şey verecek yerde olanı da almaya devam etmek" Doğu'da sorunları çözülemez hale getiriyor.
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr