Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'nin tek derdi kaldı: "Tahkim"... Büyüklerimiz diyor ki, "Tahkim olmazsa Türkiye kalkınamaz. Tahkim gelecek, dertler bitecek. Tahkimi gören yabancı sermaye Türkiye'ye akacak. Yabancılar para getirecek, çalışacak, biz yan gelip yatacağız. Onlara bakacağız. Paralara kavuşacağız..."
Tahkim denilen şey, "tarafların bir konuda sözleşme yaparken, ileride çıkacak anlaşmazlıkları mahkeme yerine yurt içinde veya dışında bir hakeme götürmeyi kabullenmeleri" demektir. Mahkeme yerine hakemi koymak demektir.
Türk hukuk sistemi tahkimi kabul ediyor. Bugün, özel kesimde kamu kesiminde, Türkler arasındaki, Türklerle yabancılar arasındaki sözleşmelere tahkim şartını koymak serbesttir. Mahkeme yerine tahkime gitmek serbesttir. Gidiliyor da... Ordunun silah ve malzeme alımlarında, devletin makine alımlarında, mukavelelerinde bile tahkim şartı işliyor.
O halde bu gürültü nedir?
Bu gürültü şudur: "İmtiyaz sözleşmeleri, Türk hukuk sisteminin denetimi dışına çıkarılmak isteniyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden imtiyaz alanların, anlaşmazlık halinde Türk mahkemeleri yerine yabancı hakeme gitmelerine imkan sağlamaya çalışılıyor."
Sayın okuyucularım, "imtiyaz"ın ne olduğunu bilmeden, anlamadan bu konuda tartışmaya girmek insanları yanıltır. İmtiyaz denilen şey, kamu hizmeti nitelikli işlerin, özel sözleşmelerle kamu dışına yaptırılması demektir. Kamu hizmetinin esası, halk için, kar amacı gütmeden bir hizmetin yapılmasıdır. Halbuki bir kamu hizmetini, kamu adına yürütmek üzere devlet ile sözleşme yapacak özel müteşebbisin (yerli olsun yabancı olsun) amacı kar etmektir. Bundan doğal bir şey olamaz.
İşte bu nedenle ABD'de dahi "Public Utility" (Kamu Hizmeti Gören Kuruluşlar) için ayrı düzenleme ve denetim mekanizmaları getirilmiştir.
Dünyanın her yerinde "kamu hizmeti" özel hukuk kurallarıyla değil, kamu gücüne dayanan hukuk kurallarıyla düzenlenir.
Türkiye'de de imtiyaz sözleşmelerinin hukuka uygunluğunun yargısal denetimi (kamu adına / halk adına) Danıştay tarafından yapılır. Anayasa değişikliği ile Danıştay'ın (kamu adına / halk adına) yaptığı denetimin kaldırılmasına çalışılmaktadır.
Türkiye'ye fabrika kurmak için gelen yabancının Türkiye'ye kredi verecek yabancının, Türkiye'den mal satın alacak yabancının "tahkim" derdi yoktur.
Derdi olan, "tahkim" şartı isteyen, Danıştay denetiminden kaçmaya çalışan "imtiyaz sözleşmesi" peşinde olanlardır. Nedir bu tip sözleşmeler? İşte size bir örnek: Mr. Smith hükümet ile anlaşma yapıyor. İstanbul'un suyunu 30 yıl süre ile yap - işlet - devret işletecek. Daha başlangıçta suyun metreküpünü 30 yıl süre ile 5 dolardan satmak üzere fiyat belirliyor. Bu bir imtiyaz sözleşmesi olduğundan Mr. Smith 30 yıl tekel hakkı elde ediyor. Bir kamu hizmeti bir yabancıya devredildiğine göre kamu adına / halk adına bir müessesenin bunu denetlemesi gerekmez mi? (İşte bu müessese Danıştay)... Otuz yıl içinde Mr. Smith sorumluluklarını aksatır ise, şartlar değişir ise bu konuda Türk yargı sistemi içinde hukuki girişimler neden yapılamasın?
Açık açık tartışalım: (1) Tahkim sorunu sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile "imtiyaz" sözleşmesi yapacak firmalar, özellikle yabancı firmalar için önemlidir. (2) İmtiyaz sözleşmesi yapacak yabancılar, uzun sözleşme sürelerini garantiye almak arayışındadır. Şartların değişmesi halinde, fiyatta ve imtiyazın kapsamında bir anlaşmazlık çıkması halinde Türk hukuk sistemi dışında kalmak, anlaşmazlığı hakem ile çözmek istenmektedir. İmtiyaz sözleşmesi yapacak yerli ve yabancıların bunları istemek haklarıdır. Ama onlar istiyor diye vermek doğru mu? Onlar haklarını korurken, "kamunun / halkın" hakkını kim koruyacak?
İmtiyaz sözleşmesi yapan yerli veya yabancı bunu kar amacıyla yapıyor. Belli bir süre halkın cebinden, belli bir tarifeye dayalı olarak para çekmek için yapıyor. İmtiyaz sözleşmesi belli bir süre, belli bir tarife ile halkın cebinden para çekme sözleşmesidir. Böyle bir sözleşme yapılmadan kamu adına / halk adına Danıştay denetiminin, kamuya / halka zararı mı olur, yararı mı?
Benden yorum yok! Siz karar veriniz sayın okuyucularım. Çünkü bu "tahkim" işi 65 milyon insanın cebini ilgilendiren bir konu.