Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı, “sukuk” (faizsiz bono) ile Körfez ülkelerindeki paraları Türkiye’ye çekmek için düzenlemeler yapılacağını açıkladı.
Durup dururken nereden çıktı?
Acaba,
- Devlet ve özel sektörün dövize ihtiyacı var. Devlet ve özel sektör uluslararası piyasalarda cari faiz oranıyla borçlanamıyor. Çaremiz kalmadı. Körfez ülkelerinden para bulmaya mı mecburuz?
- Sukuk ile borçlanmanın maliyeti daha mı düşük?
- Devlet ve özel sektör, faizle para alıp vermekten hoşlanmadığı için yavaş yavaş faizsiz sisteme mi geçeceğiz?
Nedir bu sukuk?
“Sukuk”, basit anlatımıyla “faizsiz bono”. Bono sahibine faiz yerine başka isimler altında ödeme yapılıyor. “Şeriat” kaidelerine göre, farklı borçlanma yolları var. “İcara” (icarah), icar karşılığı borçlanma yolu. Ürün karşılığı borçlanma “Muzara“, sulama karşılığı borçlanma “Musaqa”, ağaçlandırma karşılığı “Mugarasa” diye adlandırılan borçlanma yolları var. Salam, İstisna, Musharaka (Sharika), Mudaraba, Vakala, Murabaha gibi farklı uygulamalar da mevcut.
Sukuk, Müslümanların faizsiz bonosu. Yahudilerin de faizsiz bonosu var. Onun adı da “gemach”.
Körfez ülkelerinde faiz yok mu?
Standart&Poors’un Körfez ülkeleri finans kuruluşlarında yaptığı araştırmaya göre, Körfez ülkelerindeki fonların yüzde 80’i faizli olarak değerlendiriliyor. Yüzde 20’si ise faizsiz yatırım araçlarına bağlanıyor.
Körfez ülkelerinde faizsiz yatırım araçlarına bağlanan paranın toplamının 1.2 trilyon dolar dolayında olduğu belirtiliyor.
Türklerin “sukuk” aşkı yeni mi?
Bizde arada sırada “sukuk” aşkı depreşir. Hükümet 2003 yılında sukuk ile borçlanmaya niyetlenmişti.
Yedi yıl önce Milliyet Ekonomi’de Nedim Şener, kamuya (halka) ait malların, mülklerin bir varlık şirketine devredileceğini, bu mallar mülkler karşılığı “İslam Bonosu” bastırılacağını, bu bonoların Araplara satılacağını yazdı. Kamu (halk), mülkiyetini devrettiği mala ve mülke kira ödeyecek, bu kira bedeli de faiz yerine İslam Bonosu satın alan Araplara gidecekti... Araplara ödenecek kiranın belli bir faiz gelirinin altına düşmeyeceğinin garantisi de, bu isin “takiye”sini teşkil edecekti.
Unuttuğumuz SPK araçları var
Sermaye piyasası denilince hisse senedinden başka aracı düşünemez olduk. Özel sektör kuruluşlarının yararlanabileceği çok sayıda araç var. Bono, tahvil, hisse senediyle değiştirilebilir tahvil, varlığa dayalı menkul kıymet, katılma intifa senetleri, kâra iştirakli tahvil, ipotekli borç ve irat senetleri, finansman bonosu, banka bonosu ve banka garantili bono, daha önceleri sermaye piyasasında kullanılan ama sonra unutulan araçlar.
Bunlara “sukuk”un eklenmesinin zararı yok ama “sukuk“u kurtarıcı görmek yanlış olur. Çünkü zaten iyi işleyen faizsiz bankacılık yapan katılım bankaları sistemine sahibiz. Banka sistemi ve özel sektör kuruluşları istedikleri zaman istedikleri miktarda dış kredi bulabiliyor.
Daha fazla borçlanmaya çalışacak yerde kendi kendimize yeter olmaya bakalım.
Bizim tek derdimiz ”borçlanmak” olmamalı. “IMF ne kadar para verir? IMF para vermezse nereden borçlanırız? Körfez sermayesini nasıl çekeriz?” diye dertleneceğimize, borçlanmadan yaşamaya bakalım.
Biz hep “el parası” ile mi yaşayacağız? Fırsat bu fırsat... Kriz sonu döviz açığımızı küçük tutmanın yollarını arasak daha iyi olmaz mı? Daha az ithalat, daha çok ihracat yaparak, üretimi coşturarak döviz açığımızı küçültsek, “Körfez ülkelerinden daha fazla nasıl borçlanırız?” diyerek formüller aramaya gerek kalmaz.