Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’de gemi inşa sanayii çok hızlı gelişme içine girdi. İşveren bu hızlı gelişmeye hazırlıklı değil. Bu hızlı gelişmenin ortaya çıkardığı işgücü talebi çok iyi de... Gemi inşa sanayiinde çalışacak, yetişmiş işgücü olmadığından, niteliksiz işçi istihdamı zorunluluğu var.
İşte bu tabloda iş kazaları olağan hale gelmiş durumda. Ölümle sonuçlanan iş kazaları kamuoyunda üzüntü ve şaşkınlık yaratıyor.
Kazaların ve ölümlerin nedenini anlatabilmek için önce gemi inşa sanayiinin özelliklerini, sonra da Türkiye’deki hızlı büyümenin gelişimini özetleyeceğim. 

İş güvenliği önemli
-  Gemi inşa sanayii emek yoğun bir sanayi koludur. Kalın ve ağır demir-çelik levhalar, yerden kaldırılır. Kaynak makinesiyle birbirine kaynatılır. Böylece geminin gövdesi ortaya çıkar. Gövde yükseldikçe, çalışanların da yüksekte çalışmaları gerekir.
-  Gemi inşa sanayiinin her aşamasında çalışan büyük risk altındadır. Devamlı hareket halinde olan, bir yerden öbür yere taşınan, aşağıdan yukarıya kaldırılan ağır demir-çelik levhalar çalışana vurduğunda veya çalışanın üzerine düştüğünde ölüme neden olur. Levhaları birbirine kaynatmada kullanılan kaynak büyük risk taşır. Yüksekte çalışan gereken tedbiri almazsa düştüğünde hayatını kaybeder. Tersanede her zaman parlama, patlama, elektrik çarpması, gazla zehirlenme riski vardır.
Bu riskler başka ülkelerin tersanelerinde de vardır. Fakat o ülkelerde (1) İşveren tedbir alır,(2) Çalışan emniyet kurallarını bilir ve uygular. 

İş kazalarını azaltamıyoruz
Bizde işveren genelde gerekli tedbirleri almıyor. Çalışan genelde eğitimsiz, sektöre yabancı, kadere inanmış işçi olduğundan, en basit güvenlik tedbirlerine uyulmuyor. Örneğin, başına baret takmıyor. Yüksekte çalışırken kemerine güvenlik ipinin kancasını iliştirmiyor. Elektrik, gaz uyarılarını dikkate almıyor.
Sektör hızlı büyüme içine girince, işe alınanlara ön eğitim verme imkânı kalmıyor. Daha önce sektörde çalışmamış, örneğin, inşaat işçiliği yapmış niteliksiz işçiler tersanede çalışmaya başlıyor.
Gemi inşa sanayiindeki hızlı büyüme sonucu “Tuzla”daki dar tersane alanında sıkışıklık ortaya çıktı. Gemi inşa tezgâhları hazırlıksız olarak büyük siparişler aldı. Bu siparişleri zamanında teslim etme zorunluluğu karşısında 24 saat çalışılır oldu.
Tuzla’daki ölüm olaylarını küçümsemek için değil, iş kazalarının boyutunu anlatmak için Türkiye’de sosyal sigorta (SSK) kapsamında çalışan işçilerin ölümle biten iş kazaları hakkında bir ara bilgi vermekte yarar var. SSK istatistiklerine göre, Türkiye genelinde ölümle biten iş kazalarının sayısı 2005 yılında 1072 iken, 2006 yılında 1592 olmuş. (2007 yılında kaç işçimizin iş kazasında öldüğünü öğrenemedim.) Bunu şunun için yazıyorum... Tuzla’daki ölümleri önleyelim ama, bu arada diğer ölümleri de unutmayalım.
Türkiye’de 123 tersane olduğu söyleniyor. Bunların 44’ü Tuzla’da. Tuzla’da kayıtlara göre 3.383’ü sendikalı 28.500 işçi çalışıyor. Fakat taşeron firmaların işçileri ile bu sayının en az 35 bin dolayında olduğu söyleniyor. (Tuzla, tersane bölgesi olarak belirlendiğinde, tersanelerde çalışan sayısı binin altındaydı.)
Gemilerin büyüklüğü, taşıyabilecekleri kuru veya yaş yükün ağırlığıyla ölçülüyor. Taşınabilecek yük ton ölçüsü ile DWT diye adlandırılıyor. Bizim tersanelerimizde 4-5 bin DWT’luk küçük gemiler yapılabilirdi. Şimdilerde (genelde) ortalama 20 bin tonluk kimyasal yük taşıyacak, sıvı yük taşıyacak tankerler ile 180 bin DWT büyüklüğünde kuru yük gemileri yapılıyor.
Gemi İnşa Sanayicileri Birliği’nin rakamlarına göre, tersanelerde halen 41’i yabancı, 127’si yerli sipariş 168 gemi inşa halinde.