Ekonomiyi yönlendiren, ekonominin geleceğini belirleyen en büyük etken “insanların gelecek hakkındaki bekleyişleridir”.
İnsanlar “yarınların daha iyi olacağına inanır ve güvenir ise” yatırıma ve tüketime daha çok para harcar. Yatırım ve tüketim, üretimi artırır. Üretim artışı daha çok istihdam, daha çok gelir getirir. Ülkenin refahı artar.
2002 yılından bu yana AKP’ye oy verenlerin, vermeyenlerin, büyük kısmına “iyimserlik” hâkimdi.
İnsanlar, “döviz sorunu olmayacak, enflasyon düşecek, döviz fiyatı artmayacak, piyasadaki canlılık sürecek, yapılan evler satılacak, yurtdışından ülkeye oluk oluk para akacak, halkımız bol bol para harcamayı sürdürecek” havasına girmişti.
Sihir bozuldu
Derken bu sihir birden bozuldu.
Sihir neden bozuldu?
(1) ABD kaynaklı konut kredisi önce ABD ekonomisinde daha sonra dünyanın başka ülkelerinde sarsıntılara neden oldu.
(2) Türkiye bu sarsıntılardan daha az etkilenecek derken, içeride AKP’yi kapatma davası açıldı. Bu Türkiye’nin geleceği hakkında politik bir risk ortaya çıkardı.
(3) Bu tabloda siyasi parti liderleri tansiyonu aşağıya çekecek yerde, tansiyonu tırmandırmak için birbirleriyle yarışa girdi.
(4) Halk birdenbire “Eyvah deniz bitti... Şimdi kayaya toslayacağız” paniğine kapıldı.
Bütün bu çalkantılar Türkiye’nin sadece geleceğini değil, bugüne kadarki kazanımlarını da tehlikeye atıyor.
“Akil kişi”lerin bu tehlikeyi önlemek için harekete geçmesi şart.
Gül, “güven” önemli diyor
Eski yıllarda özel sektörde, üniversitelerde kamuoyunu etkileyen, yönlendiren “akil büyüklerimiz” vardı. Şimdilerde “çağdaş işadamlarımız, bilim adamlarımız” daha iyi eğitim görmüş ve de kendi alanlarında daha başarılı kişiler var ama, kamuoyu liderliğine önem vermiyorlar.
İşte bu tabloda, Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün 23 Nisan mesajı önem taşıyor. Uzun 23 Nisan mesajı içinde gözden kaçan bir bölümü sayın okuyucularıma aktarmak istiyorum.
Sayın Gül diyor ki,
Dünyanın bugünlerde içinde bulunduğu hassas ekonomik ve siyasi koşullarda Türkiye, ekonomik ve siyasi istikrarın sağlanması, güven ortamının hâkim kılınması yolunda memnuniyet verici bir mesafe kat etmiştir.
Halkımızn büyük fedakârlıkları, devletimize sağladığı büyük destek, bu başarının yakalanmasında temel faktör olmuştur.
İçinden geçtiğimiz süreçte, halkımızın dişiyle, tırnağıyla, emeğiyle yarattığı kazanımları, ileri demokrasimizi, istikrar ve güven ortamında her zamankinden daha titiz biçimde korumaya özen göstermemiz gerekmektedir.
Burada toplumumuzun istisnasız bütün kesimlerine, kurumlarına ve fertlerine görev düşmektedir.
Yarınları unutmayalım
Bu görevimiz, sadece bugünle sınırlı değildir. Türkiye’nin geleceğini güvence altına almak, gelecek nesillerin refahı ve güvenliğini sağlamak için de şimdiden özenle davranmalıyız.
Sayın Gül’ün 23 Nisan mesajının kazanımları kaybetmemenin ve geleceği güvenin önemine işaret eden bu bölümünü okuyunca, Merkez Bankası ile Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) düzenlediği beklenti anketlerini ve güven endekslerini inceledim.
Anket ve endeksler insanların beklentilerinin nasıl kötüleştiğini, güvenlerinin nasıl yok olduğunu ortaya koyuyor.
Yatırımcının, üreticinin güveni azalmış durumda
Yatırımcıya, üretimciye (açık anlatımıyla bu ülkede iş ve aş yaratan kesime) “reel kesim” diyoruz.
Bu kesimin güveni geçen yıl nisan ayında 100 üzerinden 119.5 idi. Bu yıl mart ayında 105.4 olmuştu. Bir ayda 2.2 puan daha eksildi. Nisan ayında 103.2’ye düştü.
Merkez Bankası her ay imalat sanayiinde durum tespiti yapıyor. Nisan ayında 1.182 firmaya sormuşlar, soruşturmuşlar.
Sunuş: Siparişlerde azalma, stoklarda artış var. Geçen 3 aylık dönemdeki üretim konusunda bekleyişleri geçen yıla göre kötü durumda. Toplam siparişlerin azalacağını söylüyorlar. Yatırım konusunda geçen nisan ayında 121.1 olan güven endeksi bu nisan ayında 100.7’ye gerilemiş.
Yatırımcıya, üreticiye sorulmuş: “Genel gidişat nasıl? 100 üzerinden not veriniz?” Genel gidişatın geçen yıl 110.4 olan notu bu nisan ayında 68.5’a gerilemiş.
Halkın satın alma gücü azalıyor
Mart ayında halka soruyorlar: “Ey Türk insanı... Söyle bakalım... 2008 yılının Mart ayında satın alma gücün 6 ay öncesine göre daha mı iyi, daha mı kötü?”
Zengini, fakiri, halkın tamamının durumunu belirlemek amacıyla ve örnekleme yoluyla yapılan sorgulama gösteriyor ki, 2008 yılında, “6 ay önceye göre satın alma güçlerinin azaldığını söyleyenler” çoğalmış durumda. Halkımızın yüzde 7.6’sı çok daha kötü, yüzde 45.8’i biraz kötü, yüzde 36.7’si aynı diyor. Biraz daha iyi diyenlerin oranı yüzde 8.8 olarak belirlenmiş.
Önemli olan geçen yılın mart ayına göre iyi veya kötü diyenlerin oranlarının değişimi. Biraz iyi diyenlerin oranı düşerken, kötü diyenlerin oranı artıyor.
Tüketicinin güveni dibe vurmuş
Merkez Bankası ile Türkiye İstatistik Kurumu her ay tüketicilerin harcama davranışlarını ve beklentilerini belirlemek için soruşturma yapıyor. Derlenen bilgileri daha sonra endeks halinde rakama dönüştürüyor.
Endeks rakamının 100’den büyük olması tüketici güveninin iyimser olduğunu, 100’ün altına inmesi güvenin yok olduğunu ve kötümserliği gösteriyor.
Güven yok olunca, tüketici kötümser olunca harcamalar azalıyor, işsizlik çoğalıyor... Piyasa “geberik” hale geliyor.
Geçen yıl temmuz ayında 98.25 olan Tüketici Güven Endeksi, yıl sonunda 93.89’a inmişti. 2008 yılı başından itibaren devamlı gerileme gösterdi.
2008 Ocak ayında 92.12, Şubat ayında 87.60, Mart ayında 81.96 oldu. İnsanlar satın alma güçlerinin her ay azaldığını, gelecekte azalmaya devam edeceğini, genel ekonomik durumun gelecekte daha da kötüleşeceğini, iş bulma imkânlarının daha da azalacağını söylüyor. Açık anlatımıyla, güven yok olmuş durumda.