İngiltere’de yayımlanan günlük gazetelerde farklı kesimlerden insanların hayat hikayeleri verilir. Bu hikayelerden alınacak dersler vardır. Bu hikayeler okuyuculara şu veya bu şekilde yol gösterir...
İlgimi çeken üç hayat hikayesini sayın okuyucularıma aktaracağım.
Carol Stone, Londra’da yaşıyor. İngiltere’nin en tanınmış kadınlarından biri. Mesleği insanları birbiri ile tanıştırmak. Aşk için, evlilik için insanları birbiriyle tanıştırmıyor. İş için tanıştırıyor.
İnanılamaz ama, Carol Stone 17 bin kişiyi tanıdığını iddia ediyor. Adres defterinde 17 bin adres olması başka, bu kadar insanı tanımak başka diyor.
Carol şekerci bir ailenin kızı. Kent şehrinde doğmuş. İlk işi sekreterlik. Bristol’de BBC’de çalışmaya başlamış. Radio 4’te 1977 ile 1990 yılları arasında "Bir sorunuz var mı" programını yapmış. Ve de adres defteri bu program vesilesiyle kabarmaya başlamış. Bristol’deki evinde devamlı olarak davetler düzenleyerek tanıdığı insan sayısını artırmış. 46 yaşında iken, kendisinden on yaş büyük TV eleştirmeni bir gazeteci ile evlenmiş. Sonra karı koca Londra’ya taşınmış. Carol kocaman salonları bulunan bir ev kiralamış. Burası şimdi işyeri. Hem ofisi, hem de büyük davetler düzenlediği mekan. Carol Londra’da kısa sürede o kadar çok adam tanımış, o kadar üst düzey insanı "dostlar listesine" eklemiş ki, inanılamaz. Onun tarafından tanınmak, onun davetlerine çağırılmak önemli bir olay sayılıyor.
Carol 17 bin isimli dostlar listesini paraya çevirecek bir düzen kurmuş. Bununla geçiniyor. Tanışmak isteyenleri özel davetlerde bir araya getiriyor. Bunun karşılığında para alıyor. Bir bankacı, bir işadamı ile mi tanışmak istiyor, bir diplomat bir hükümet temsilcisi ile mi tanışmak istiyor, bir işadamı bir asilzade ile mi tanışmak istiyor, bir aile sosyeteye mi girmek istiyor... Carol, gerekli düzenlemeyi yapıyor. Şu günlerde Carol’un "arkadaş edinme sanatı" başlığını taşıyan bir kitabı yayımlandı. (The Art of Making Friends, Random House, 7.99 İngiliz lirası)
1936 yılında doğan John Noble, seçkinlerin okulu Eton Koleji’nde okumuş. İkinci Dünya Savaşı’nda Süveyş’te savaşmış. Harpten sonra Oxford Üniversitesi’nde eğitimini sürdürmüş. Felsefe, politika ve ekonomi okumuş. Profesör olmaya karar vermiş. Fransızcası yetersiz olduğu için üniversiteden ayrılmış. Jean Paul Belmondo ile film çevirmiş. Sonra şarapçılığa karar vermiş. Şarap stoklarının yükünü kaldıramayacak duruma geldiğinde iflas ederek, City’deki banker arkadaşları 24 saat içinde stoktaki şarapları satın almış. İflastan kurtulmuş. Edinburg’da bir halı fabrikası satın almış. O da olmayınca, İskoçya’da aile ocağına sığınmış. Deniz kenarındaki terk edilmiş çiftlikleri değerlendirmek, işsizlere iş bulmak arayışında denizde istiridye yetiştirmeye başlamış. Bir arkadaşı ile başlattığı iş çok tutmuş. "Loch Fyne" markası ile piyasaya sürülen istiridyeler Hong Kong, Chicago gibi uzak şehirlerde bile zengin sofralarının yemeği olmuş. 1994 yılında Kraliçe’den istiridye ihracatındaki başarısı nedeniyle ödül almış. Dört yıl önce İngiltere’de ve diğer ülkelerde istiridye ve deniz ürünü yenilebilecek elli "Loch Fyne" lokantası açmak için yola açıkmış. 17 lokanta açabilmiş. İstiridye yetiştirmeye başladıktan sonra İskoçya’da dedesi için yaptırılan bir evde yaşamını sürdüren, dostlarını, arkadaşlarını orada ağırlamaktan zevk duyan John Noble geçen ay ölmüş.
Glenconner, İngiltere’nin en zengin tekstilcilerinden birinin oğlu. O da her asilzade gibi ünlü Eton Koleji ile Oxford Üniversitesi’nde okumuş. Ama aile işi ile uğraşmak onu sıkmış. Prenses Margaret ile bir süre arkadaşlık etmiş. Margaret evlendikten sonra dostluğu, bağlılığı aksamamış.
Ailesinden payına düşen paraları cebine koyarak Londra’yı terk etmiş, Karayipler’e gitmiş. Karayipler’de bir küçük ada olan Mustique Adası’nı satın almış. Altyapı için bütün parasını harcamış. Prenses Margaret’e adanın en güzel bölümünde ev ve arsa hediye etmiş. Prenses yılda iki defa bu adaya gider olmuş. Elinde avucunda kalan son parayı da 50’nci yaş günü partisi için harcamış. Dünyanın değişik yerlerindeki arkadaşlarını bu parti için Mustique Adası’na davet etmiş. Uçak ücretleri dahil her türlü masraflarını karşılamış. Bu unutulmaz partiye Prenses Margaret de katılmış.
Şimdilerde 75 yaşında olan Lord Glenconner, St. Lucia Adası’nda bir balıkçı kulübesinde beş parasız yaşıyor. "Yaşamımdan pişman değilim. Mutluyum, Sıcak banyo ve lüks yemek özlemini hiç mi hiç duymuyorum" diyor.
Sayın okuyucularım, işte sizlere üç farklı yaşamöyküsü...