WASHINGTON
Washinton’da Brookings Enstitüsü’nde önceki gün gerçekleştirilen 5’inci Uluslararası Sakıp Sabancı Konferansı’nda Oxford Üniversitesi Rektörü Chris Patten, ‘Atlantik Bölgesi’nde çok taraflı ilişkilerin Türkiye ve Avrupa’ya getirdikleri’ni anlattı.
Sakıp Sabancı, ölmeden önce, sahip olduğu hisse senetlerinin önemli bir bölümünü Sabancı Üniversitesi’ne bağışlamıştı. Bağış şartlarından biri de her yıl Türk ekonomisinin güncel sorunlarıyla ilgili uluslararası bilimsel bir yarışma düzenlenmesi ve etkili kişilere, Türkiye ile ilgili konuşmalar yaptırılmasıydı.
Sakıp Sabancı’nın ölümünden sonra üniversitesi mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ile Rektör Prof. Dr. Tosun Terzioğlu, Washington’daki Brookings Enstitüsü ile bir işbirliği anlaşması imzaladı. Ondan sonra da çok önemli kişilerin katıldığı dört konferans yapıldı.
AB‘de çalkantı sürüyor
Bu yılın konuşmacısı Oxford Üniversitesi Rektörü Christopher (Chris) Pattern, İngiltere’de milletvekilliği yapmış, Muhafazakâr Parti’ye başkanlık etmiş, Hong Kong’un Çin’e iadesine kadar 5 yıl Hong Kong valiliğinde bulunmuş çok yönlü bir entelektüel idi. Pattern, konuşmasında, uzun uzun AB’nin felsefesinden söz etti. AB’nin kuruluş amacı doğrultusunda gelişememesini, her üye ülkenin kendi çıkarını öne sürmesine bağladı.. AB ülkeleri arasında birliğin oluşamadığını ve oluşmasının güç göründüğünü belirtti.
“AB’nin parlamentosu var ama gücü yok, Merkez Bankası var ama her ülke maliye politikalarını kendileri belirliyor” dedi.
Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin katılım bakımından önemli olduğunu, kısa dönemde Kıbrıs ve Ermenistan politikalarındaki gelişmelerin Türkiye’ye daha yumuşak bir yaklaşıma yol açacağını anlattı.
Türkiye yoluna devam edecek
Aynı gün düzenlenen yemekli toplantıya Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcılığı görevine getirilen Kemal Derviş ile John Hopkins Üniversitesi’nden Francis Fukuyama, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, yardımcısı Ahmet Aykaç, yeni rektör Nihat Berker katıldı.
Kemal Derviş her alanda olduğu gibi AB konusunda da hızlı değişime dikkati çekti. Hikâyeler her gün değişiyor, bir gün önceki hikâyeye dayalı olarak hayaller kuramayız, kaldı ki bu ilişkilerde ipler Türkiye’nin değil, karşının elinde dedi. AB’nin henüz çıktığı yolun başında olduğunu, yola devam ederek hedefe ulaşmak için Türkiye’yi de yanına almak zorunluluğunu er geç anlayacağını belirtti. Türkiye’nin AB ilişkilerinde kendine güveninin devamının önemini vurguladı. AB üyeliğinin gecikmesinin ve olmamasının her şeyin sonu olamayacağına olan inancın devamının önemine değindi.
Francis Fukuyama, AB üyeliğinden çok Türkiye’de demokratik, laik, çağdaş yaşamın devamının önem taşıdığını, AB ülkelerinin Türkiye’ye olumsuz bakış açılarının ardında büyük göç korkusunun bulunduğunu söyledi. AB‘nin ABD’ye benzemediğine milliyetçilik, din, dil ve ırk sorunlarının gerçek birliğin oluşmasını engellediğine işaret etti.