Türkiye'ye dünyanın dev firmaları geliyor. Bunlar önce bizim dededen ve babadan kalma sabun fabrikalarını, deterjan fabrikalarını satın aldı. Temizlik malzemesi pazarına hakim oldu. Bizim kurduğumuz fabrikalardan çıkan sabunu, temizlik malzemesini bize satmaya başladı.
Sonra sıra gıda maddelerine geldi. Bizim dededen, babadan kalma yağ fabrikalarını satın alarak işe başladı. Ardından makarna, dondurma fabrikaları Türklerden yabancılara geçti.
Yetmedi... Şimdi de hırdavatçılığa ve de bakkallığa soyundular... Aslında yabancı sermaye kendi içinde tutarlı... Türkiye gibi kişi başı milli geliri 3 bin doları aşmayan ülkede dünya pazarına dönük, ileri teknolojide yatırıma ve üretime ne gerek var ki?.. Bu ülke insanlarının ana ihtiyacı yıkanmak, bulaşık ve çamaşır yıkamak, karın doyurmak... Bu ülkede temizlik malzemesi ve gıda malzemesi üretip satarsanız yeter de artar bile...
Gelen dev yabancı firmalar yatırım zahmetinde bulunmuyor. Çünkü hedefleri sadece Türk pazarında isimlerini yaşatıp, pazar hakimiyetini kurmak. Bu nedenle önce pazar payı olan bir Türk firmasını satın alıyorlar. Sonra dünya güçlerine dayalı olarak en büyük rakiplerini ele geçirip, iç pazarda "tek tabanca" konumuna geliyorlar.
Daha önce Türklere ait olan ve ihracat yapan ve ihracat arayışını sürdüren fabrikalar yabancı yatırımcının eline geçince, ihracat tamamen duruyor. Çünkü çok uluslu yabancı yatırımcının dünya pazarlama stratejisinde "Türkiye'den ihracat" diye bir şey yok. Tam tersine Türkiye'den ihracatın önlenmesi gerek. Hedef sadece ve sadece Türkiye pazarında hakim duruma gelmek.
Ben özel bir haber vermeyeceğim. 1 Ekim 1999 tarihinde Dünya gazetesinde yayımlanan Leyla Şen'in ve Hürriyet gazetesinde yayımlanan Nurten Erk'in haberinden bir özet aktaracağım.
"Çikolata pazarında lider olan, Türkiye'de iç pazarın yüzde 66'sını elinde bulunduran Ülker'e karşı, liderliği ele geçirmek arayışındaki Nestle firması Türkiye'nin şekerleme devlerinden Kent Gıda ile ortaklığa gidiyor. Kent Gıda şekerlemede pazarın lideri. Nestle şirketi, Kent Gıda ile ortaklığa girince hem şekerlemede, hem çikolatada pazara hakim duruma geçecek."
Sayın okuyucularım bir ülke yabancı sermayeyi neden ister? Yabancı yatırımcı ülkeye gelsin, yeni fabrikalar kursun diye ister.
Bir ülke "yabancı sermaye yatırımı"nı neden ister? Yabancı yatırımcı ülkede yatırım yapsın. (1) Ekonomik büyüklükte, dünya pazarına dönük fabrika kurmak için para, teknoloji, yönetim becerisi getirsin. İstihdam imkanı yaratsın. Ülke kaynaklarını değerlendirsin. (2) Pazarlama gücü ve deneyimiyle iç üretimin dünya pazarına ulaşmasına öncülük etsin. Aranan bunlardır.
Sayın okoyucularım, bakınız bakalım, "yeni yabancı sermaye modeli"nin bizim bekleyişlerimiz ile ilgisi ilişkisi var mı?
(1) Yabancı sermaye grupları yeni yatırım yapmıyor. Türklerin kurduğu tesisleri satın alıyor. (2) Yabancı sermaye ileri teknoloji getirmiyor. Sabun ve temizlik malzemesi gibi bizim yaptığımız işleri yaparak işe başladılar, şimdi gıda maddeleri satarak işi büyütüyorlar. (3) Halbuki bizim bekleyişimiz, bizim yapamayacağımız büyüklükte yatırımları yapmaları bizim aklımızın ermediği yeni üretimleri gerçekleştirmeleri, mevcuda ek istihdam yaratmaları. (4) Bizi dış pazara açmaları değil mi idi?
Ne yapalım... Burası Türkiye abicim... Burada insanlar umduğuna kavuşamaz, bulduğuna razı olur...