Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Kemalizm'i tarihi yerine oturtmak ve bilimsellik sınırları içine çekmek zorundayız. Ülke 1918 öncesindedir. Yüksek bürokrasi Kemalist kaleleri birer birer terk etmiştir. Yüksek bürokrasinin türban kaygısı, teslim ettiği kaleleri örtmek içindir. Buna ihtiyaçları var.
Bunları Yalçın Küçük yazıyor. Yalçın Küçük, günümüzün sıra dışı aydını, düşünürü, yazarıdır. Sıra dışı yazılarının bedelini hapse girerek ödeyen bir aydındır. Hapis korkusu ile söylemek ve yazmak istediğini kendine saklamayan bir aydındır. Devlet Planlama Teşkilatı'nda ekonomi uzmanı olarak çalıştı. üniversite'de öğretim üyeliği yaptı. Devamlı yazıyor."üzerime vazife olmayan işleri yaptığım kesindir ve bu artık kimliğimdir. Ancak boşluk kabul edemiyorum. Hep yapılmayan işleri yapıyorum. Düzene kapılmışların yarattığı boşluğu doldurmaya çalışıyorum. Kırıyorsam, zamanın olmadığı içindir. Acelem var." diyor.
Bir ay içinde iki cilt halinde "Tekeliyat"ı , ardından "Bilim ve Edebiyat"ı yayınlandı.
Yalçın Küçük bilim ile edebiyat arasındaki ilişkiyi şöyle anlatıyor: "Bugün bilimin bayrağını yüksek tutmak, fakat aynı zamanda bilimsel kaçınılmazlıkları bilim dışı tembelliklerin kaynağı yapmak isteyenlere karşı savaş açmak gerektiğine inanıyorum. Coşkuyu bilime ve politikaya tekrar sokmak gerekiyor. Çünkü coşku ve duyarlılık insan olmanın vazgeçilmez öğeleri arasında yer alıyor. Kaldı ki, coşku olmayınca aklı ne edeyim ?"
Yalçın Küçük, "İslamizm"in 12 Mart 1971'den sonra, Kenan Evren juntası tarafından "antiempayalistleri ve büyük sermaye karşıtlarını ezmek için" bir "devlet politikası" haline getirildiğini hatırlatıyor. Zamanla İslamizm'in "pasifikatör olmaktan, "destabilizatör aktiviteye" yol aldığına" dikkati çekiyor.
Türkiye'de 197l yılından bu yana sürdürülen "hatalı devlet politikaları sonucu", "hapise girmekten korkmayan ve ölüme koşan bir insan türü yaratıldığını" anlatıyor. Hapishanelerdeki binlerle genci, hapishanelerdeki ölüm oruçlarını, canlı bomba olmayı kabul eden geçleri, intihar olaylarını, gençlerin kolaylıkla birbirlerini öldürmelerini görmemezden gelemeyeceğimizi söylüyor. "Artık yeni bir kuşak var, ölmeyi öldürmeyi sevmektedir. Çünkü yaşam bütün büyüsünü yitirmektedir" diyor. "Bazıları, içi boş bir çanta için insanlarımızın onbeş yıl hapsi göze almalarını göremiyor. Darwin'den öğrendik. Karanlık bir mağarada uzun süre kalan görencanlılar, sonra görmezcanlı oluyorlar" diyor.
Yalçın Küçük'e göre, "edebiyat, dönemindeki insanları, insan ilişkilerini, toplum yapısını ve sorunlarını "sergileyerek bilim adamına yol gösterir. Kuntay'ın üç istanbul'u, Örik'in Abdulhamit'i okunmadan Osmanlı'nın son dönemleri yazılamaz. Mahmut Makal bize köyümüzü, Fakir Baykurt köy insanını tanıttı. Eski yazarlar sayesinde Cumhuriyet'in ilk insanlarını,gelişen kapilalizmin kazanında çalkalanan köylülerimizi biliyoruz. Ama şimdiki insanları biliyormuyuz? Yalçın Küçük'e göre "Tekeliyat insanımızı bitirmeye, edebiyatımızı bitirerek başlamıştır. Şimdiki yazarların hiçbiri edebiyatın içinden gelmediler. Tepeden inme tayin edildiler. Bunlar insanımızı bilmiyorlar ki anlatsınlar."
Yalçın Küçük benim otuz yıllık dostum. Son eseri, "Bilime ve Edebiyat" 704 sayfalık bir kitap. İthaki Yayınevi yayınladı. Kitapçılarda 30 milyon liraya satılıyor.
Bu yazıyı Yalçın Küçük'ün giriş yazısından bir aktarma ile bitirmek istiyorum. "Yenilgi büyük bir öğretmendir. Yenile yenile yenmeyi öğreneceğiz. Amerika'lı halk şarkıcısı Joan Baez'in, "We Shall Overcome" (Biz bir gün üstesinden geleceğiz/yeneceğiz) isimli şarkısını dinlemekten haz alıyorum. Bir gün mutlaka "yeneceğiz". Bu benim bilimsel inancımdır.