Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


SAYIN okuyucularıma ve de Ziraat Bankası Genel Müdürü'ne bugün "besici Ali Bey"in "gerçek hayat hikayesini" anlatacağım. Sonra hep birlikte karar vereceğiz: Besici Ali Bey'i batıralım mı, kurtaralım mı? Ama bütün bunlardan önce sayın okuyucularıma besicilik nedir onu özetleyeyim.
Bugün kesime giden besili bir sığır 250 kilo gelir. Canlı olarak kilosu 2 milyon 200 bin liradan satılır. Ortalama 550 milyon lira eder. Besicilik yapan 120 kilo sığırı 300 milyon liraya satın alır. Bunu 6 ay besler. 6 ayda bu sığır 250 kiloya yükselinceye kadar 180 milyon liralık ticari yem yer. 25 milyon lira bakım ve sağlık masrafı vardır. Eder (yaklaşık) 500 milyon lira... Besicinin bu işi sıfır maliyetli para ile yaptığını varsayarsak, sığır başı 50 milyon lira kazancı varmış gibi görünür. Ama sığıra ödediği 300 milyon lira ile besi sırasındaki 200 milyon liranın, toplam 500 milyon liranın 6 aylık faizini koyarsanız, besici batar. 500 milyon liranın yüzde 50'den altı aylık faizi bile 125 milyon lira tutar.
Bu hesapları kafanızın bir köşesine atınız ve de besici Ali Bey'in hikayesini okuyunuz. Ali Karatepe, veteriner hekim. 1990 yılında Orhangazi'de 15 dönüm arazi satın aldı. Besicilik ve seracılığa başladı. 60 baş hayvandan başlayıp 240 başa kadar çıktı. Ortalama 150 baş hayvan besledi. Besi tesislerinin yanında iki sera kurup karanfil yetiştirdi. Yılda 80 bin kesme çiçek sattı. Boş arazide zeytin ağacı fideledi. Yılda 100 bin adet zeytin fidesi sattı.
Bütün bunlar olurken Ziraat Bankası'ndan kredi kullanmaya başladı. Ziraat Bankası Ali Karatepe'nin başarısını görerek kredisini 12.5 milyar liraya kadar çıkardı. Her şey iyi giderken "sihir" 1997 yılında bozuldu.
Devlet Baba (pardon politikacılar) hayvan ithalatını serbest bıraktı. Ülkeye damping fiyatı ile hayvan girişi başladı. Bizim besicilerin (bu arada bizim besici Ali Bey'in) maliyeti 100 iken, ithal sığırlar 60 liradan satılmaya başladı. Bizim besiciler (bu arada bizim besici Ali Bey) 100'e mal ettiği sığırı 60'a satmaya mecbur oldu.
Ali Karatepe besicilik için 3 aile besliyordu. Mevsimlik olarak 20 işçi kullanıyordu.
Her sattığı sığırı maliyetinin altında sattıkça, sığırlar azaldı azaldı. Ahırlardaki 240 sığırın sayısı 50'ye indi... Nakit girişi olmadığından zeytin fidesi ve karanfil üretimi durdu... Derken geldik 1999 yılı Ağustos ayına... Ağustos ayında da deprem Yalova'yı ve Düzce'yi vurdu... İyi de... Besici Ali Bey Orhangazi'de... Onun deprem ile ilgisi ne diyeceksiniz? Besici Ali Bey'in daha önce sığır sattığı aracılar ve kasaplar "- Bizim müşteriler deprem bölgesinde idi... Para ödeyemeyecekler..." diyerek senetlerini, borçlarını ödemeyi durdurdu. Bu da besici Ali Bey'in sonu oldu.
Biriken faizleriyle besici Ali Bey'in Ziraat'ten kullandığı 12.5 milyar lira kredinin bugünkü bakiyesi 33.0 milyar lira.
Ziraat normal olarak kredinin ve faizin ödenmesini bekliyor. Ama besici Ali Bey'in ahırlarında hayvan, seralarında karanfil, tarlasında zeytin fidanı kalmadı. Besici Ali Bey, malı olan 5 dönüm arsayı, altındaki otomobili satarak Ziraat'e bir miktar ödeme yaptı... Ama... bundan sonrası karanlık... Eski besi çiftliğinin 15 dönüm arazisi üzerindeki boş ahırlar ve boş sera ile boş tarla ile satılsa... Kim alacak?.. Satılsa da borcu karşılamaz... Tek çare bir ortak bulması veya Ziraat'in, mevcut borç için ödemesiz bir süre tanıyarak ve tekrar besiciliğe başlaması için ek kredi vererek besici Ali Bey'i "çalıştırması"...
Sayın okuyucularım, Ziraat Bankası'nın sayın yöneticileri... Bu "gerçek hayat hikayesi", sadece Ali Karatepe'nin hikayesi değildir. Türkiye'deki tüm besicilerin hikayesidir. Politikacıların yanlış kararlarının, istikrarsız hayvancılık politikasının üreticiyi nasıl perişan ettiğinin hikayesidir.



Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr