Koçero Deniz'in motosiklet hikayelerini sınıf arkadaşı olan karımdan yıllarca dinledim... 1960'lı yıllarda Koçero Deniz, koskocaman ama külüstür bir Harley Davidson ile Mülkiye'nin koridorlarında "fink atar", kapının önündeki merdivenlerden "patır kütür" inermiş.
Deniz Gökçe'yi yıllar sonra İstanbul'da Boğaziçi Üniversitesi'nde kürsü başı Demir Demilgil'in cenaze töreninde tanıdım. Tanıştıktan sonra o meşhur motosiklet hikayesinin aslını sordum. Anlattı. Harp sonrası Türkiye'ye Amerikan yardımlarını aktaran AID isimli kuruluş, ziraatçıların köylere giderek çiftçiyi eğitmelerini teşvik etmeleri için Tarım Bakanlığı'na 50 Harley Davidson motosiklet bağışlamış.
Tarım Bakanlığı da bu motosikletleri bölge müdürlüklerine dağıtmış. Ziraatçılar, veterinerler motosiklet ile köy köy dolaşarak, çiftçiye yol gösterecek... Geliniz görünüz ki... Bir, iki, üç... Derken tamamı tamamına 123 ziraatçı ve veteriner motosiklet kazalarında telef olmuş... Bunun üzerine Tarım Bakanlığı motosikletleri toplayıp bir depoya kaldırmış... 1964'te Devlet Malzeme Ofisi motosiklet hurdalarını satışa çıkarmış. O yıllarda Mülkiye'de öğrenci olan "Fare Okan" (Okan Özmutlu. Oyak Renault fabrika müdürlüğü yaptı. Vefat etti) ile "Koçero Deniz" (sakallı hocamız Deniz Gökçe) bu hurdaları toparlayıp, yürür hale getirmiş. Kimsenin motosikleti yok iken bu motosikletler ile Mülkiye'de "hava atmış"...
Bunları neden anlatıyorum? Geçen gün Dünya gazetesinde İzmir kaynaklı bir haber vardı. Ahmet Usman imzalı haber şöyle idi: "Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarımsal üretimin daha bilinçli yapılması ve kayıt altına alınması amacıyla önümüzdeki günler (ziraatçının zir'i ile veterinerin ve'sinden üretilen) "Zirve" adıyla yeni bir proje başlatacak. İlk etapta bin köyü kapsayacak olan proje çerçevesinde her köye sözleşmeli olarak ziraat mühendisi ve veteriner atanacak. Mühendis ve veterinerlerin kullanacağı 1.800 (bin sekiz yüz) adet motosiklet satın alınacak. Ziraatçılar ve veterinerler motosiklete binerek köyleri sık sık ziyaret edecek."
Bu haberi okuyunca "eyvah!.." dedim, gene çok "telefat vereceğiz!"
Sayın okuyucularım... Fikir doğru, yol yanlış... Fikir "ziraatçıyı, veterineri masa başından kaldırarak tarlaya göndermek"... Ama yol "motosiklet" ile gidilecek yol değil... Bu iş öyle motosiklet ile "Hello... How are you?" selamı ile çözülecek iş değil... Ziraatçı, veteriner, çiftçi ile birlikte yaşayacak... Ona yol gösterecek... Ziraatçı, veteriner bunun için eğitiliyor. Masa başında oturmak için değil.
Halbuki ziraatçı ve veterinerlerin çoğu bakanlıkta, bölge teşkilatlarında masa başında oturuyor... Anadolu'nun her köşesinde ve özellikle Doğu'da yıllardır ziraatçı ve veteriner yüzü görmemiş çiftçi var...
Ziraatçı ve veteriner sayısı yeterli. Devlet kadro vermiş. Maaş ödüyor... Ama bu uzman kişileri arazide değil şehirde tutuyor... Araziye çıkaracak yerde, arada sırada gezinsinler diyerek motosiklete bindirmeyi düşünüyor...
Elli yıl önce 50 motosiklet ile yaşanan tecrübe unutulmuş... Şimdi 1.800 motosiklet ile yeni bir maceranın kapısı açılıyor... Acaba ziraatçıların ve veterinerlerin araziye çıkarılması bir bahane mi? Acaba bütün bu hikayenin ardında birilerinin devlete 1.800 adet pırıl pırıl motosiklet satma niyetleri mi yatıyor?