Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Gaziantepli Ahmet Üstünsürmeli anlatıyor: "İngiltere Kraliçe’nin memleketi. Ben Kraliçe’nin memleketinde baklavanın kralıyım. Başarımın ardında ise tek bir kişi var: Züğürt Ağa... Her şeyimi Züğürt Ağa’ya borçluyum.
Londra’ya dil öğrenmeye geldim. Bir Türk kızı ile evlendim. Türkiye’ye döndüm. Gaziantep’te ne yapmaya kalktı isem başarılı olamadım. Babam ‘hiçbir işte dikiş tutturamadığım’ için bozuluyordu. Karımı alarak ‘kaçak’ olarak tekrar Londra’ya döndüm. Para kazanmak için hurdacılık yapmaya başladım. Hurda plastik toplayıp Türkiye’ye satıyordum. Hurda ithalatı yasaklanınca topladığım mallar elimde kaldı. Battım.
Aç, biilaç, moral sıfır ne yapacağımı düşünüyorum. O sırada televizyonda ‘Züğürt Ağa’ filmini seyrettim. O filmde Şener Şen benim gibi hangi işe girse batıyordu. Ama yılmadı. Filmin sonunda çiğköfteleri tepsiye doldurdu. Satmak için yola düştü. Ümide doğru poposunu kıvıra kıvıra coşku ile yol alışı beni çok etkiledi.
Şener Şen’in yaptığını ben neden yapamayayım diye düşündüm. İstanbul’a döndüm. Gaziantepli Nuri Bilgeoğlu’nun yanına işçi olarak girdim. Baklava yapmayı öğrenmeye çalıştım. Gördüm ki bu iş kolay bir iş değil. Ben kendim yapamam. Ama iyi baklava nasıl yapılır Nuri Bilgeoğlu bana onu öğretti.
Tekrar Londra’ya döndüm. Bir usta ile işe başladım. Kaliteden hiç fedakarlık yapmıyorum. En iyi yağ, en iyi un, bol antepfıstığı ile yaptığım baklava beğeni gördü. Bugün kilosu 4 İngiliz lirasına baklava var. Ama benimkinin kilosu 6.5 İngiliz lirası. Benim baklavam her zaman tazedir. Akşam dükkan kapandığında baklava kalır ise çöpe gider.

Euro - Tünel (İngiltere - Fransa arasında deniz altı tren yolu) ile Paris ve Brüksel’e baklava yolluyorum. Bu yoldan baklava 2 saatte gittiğinden nefasetini korur. Yakında 1 milyon İngiliz lirasına büyük bir imalathane kuracağım. Baklava işi yanında ‘Tike’ adı ile Gaziantep kebapları zinciri kuruyorum. İlk ‘Tike’ bir hafta sonra açılıyor."
Bu hikayeyi Harringaye’deki "Antepliler Baklava Salonu"nda dinledim.
Harringaye, Londra şehrinin bir semti. İstanbul’un Fatih semti nasıl bir semt ise, işte öyle bir semt... Upuzun bir caddenin iki yanına dizilmiş sıra sıra dükkanlar. Dükkanların bulunduğu binalar iki katlı, en fazla 3 katlı binalar. Dükkanlarda genelde gıda maddesi satılıyor. Bir kısmı kahve, lokanta. Ama arada bir seyahat acenteleri, noterler, avukatlar, bankalar da var.
1980’li yıllarda Harringaye semtinde yaşayanların, işyeri işletenlerin yüzde 85’i Rum, yüzde 15’i Kıbrıslı Türk iken, şimdilerde yüzde 10’u Kıbrıslı Türk, yüzde 90’ı Türkiye’den gelme Türk ve Kürt.
Türkiye’den gelenlerin çoğu sığınmacı, azı kaçak geldikten sonra "yolunu bulanölar.
Bu ailenin renkli kişilerinden biri ile tanışmak istedim. O nedenle beni "Antepliler Baklava Salonu"na götürdüler.

Gaziantepli Ahmet Üstünsürmeli ile aynı cadde üzerindeki diğer dükkanları işleten Türklerin parayı nereden bulduklarını merak ettim. Anlattılar. "İngiltere’de bankalar ipotekli kredi verir. İpotekli kredinin vadesi on, yirmi, otuz yıl, yıllık faizi yüzde 7 - yüzde 8 dolayındadır. Ev, dükkan satın alırken, dükkan için sermaye ararken bu krediyi kullanma imkânı var.
Harringaye’deki Türklerin çoğunun mevduatlarını yatırdıkları, kredi kullandıkları ve Türkiye’ye para havale ettikleri bankaya beni götürdüler. Kıbrıs bankasının şubesi olarak açılan sonra İngiliz bankası statüsü ile faaliyetini sürdüren Turkish Bank U.K. Ltd’nin yöneticisi Mustafa Yanardağ ile tanıştım. Mustafa Yanardağ diyor ki, "Turkish Bank U.K. Ltd. şimdi yüzde yüz Türk bir banka. Ama biz ne Türkiye’den para getiriyoruz ne Türkiye’ye yük oluyoruz. Buradaki Türklerin mevduatlarını topluyoruz. Onlara kredi veriyoruz. Onları Londra’da ev sahibi yapıyoruz. Onları iş ve aş sahibi yapıyoruz."
Bankadan ayrılırken gişelerin önündeki kuyruk dikkatimi çekti. Bizimkiler gurbet elde binbir güçlükle kazandıkları parayı yemeyip, içmeyip Türkiye’deki yakınlarına havale etmek için sırada bekliyordu.