Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Herkes 100 yıl yaşama derdinde. “Omega”lar, “Q”lar, “Beta”lar havada uçuşuyor. Türlü türlü vitaminler, antioksidan deposu drajeler... Ama maalesef her madde amaca uygun etki göstermiyor.

Gıdanın endüstriyelleşmesiyle başlayan doğala dönüşte işin ucu kaçtı. Her gün yeni bir gıda takviyesi reklamı çıkıyor karşımıza.. “Omega”lar, “Q”lar, “Beta”lar havada uçuşuyor. Türlü vitaminler, antioksidan deposu drajeler, “mucize otlar”, kanser düşmanı ginsengler, ekinezyalar, bitkiler... Tabii bu trendi fırsata çevirenlerin bir bölümü de açık açık toplum sağlığıyla oynuyor. Bunu, “bitkisel ve doğal” etiketiyle satılan ilaçları tüketenlerin ölümleriyle acı şekilde yaşıyoruz.

Haberin Devamı

İşte geçen hafta yazdık; Propolisin içinden viagranın etken maddesi çıkmış! Oysa ki, insanlar ‘kanserden korusun’ diye satın alıyor. Bu ne kadar gerçek o da tartışılır. Propolisin meme kanserli hücreye karşı etkisini araştıran İ.Ü. Deneysel Tıp Enstitüsü’ndeki ekipten Dr. Neslihan Işık Saygılı bakın o araştırmayı nasıl anlatıyor:

Direkt etkisi yok

“Laboratuvar ortamında belirli sayıda hücre ölümünü göstermek maalesef bir kanser ilacı ürettiğimiz anlamına gelmiyor. Öncelikle biz bir bitki ya da ekstratı yediğimizde bu maddeler laboratuvarda olduğu gibi direkt olarak kanser hücrelerine gidemiyor. Her maddenin biyoyararlanımı, etkisi farklıdır. Farmakokinetik etki tespiti için, ilaç etkileşimleri, kilo başına etkin madde gereksinimi gibi çok daha teorik hesaplamalar gerekiyor.”

Kan sulandırıyor

Diyelim ki, aldığımız madde amaca uygun etki göstermiyor. Peki yan etkisi var mı? Elbette pazarlayan bunu söylemeyecektir. Mesela Dr. Saygılı, yapısından dolayı çevrede var olan çinko, kurşun, arsenik ve kadmiyum gibi ağır metallerin de propolisin içeriğine girebileceğine dikkati çekiyor ve yaşlanma karşıtı ürün olarak satılan ‘Coenzyme Q10’ örneğini veriyor:

“40 yaş sonrası tüm gıda desteklerinde Q10 yer alır. Ama çalışmalara göre Q10, warfarin ilacı gibi kan sulandırıcı ve pıhtılaşmayı önleyicidir. Aynı C vitamini deposu olarak gösterilen kızılcık suyu gibi. Genetik altyapısı nedeniyle kanama eğilimi olan bireyler bunları kontrolsüz alırsa risk altında olacaktır. Yine günümüzde kanser için bitkisel tedavi tavsiyeleri çok sık gündeme geliyor. Halbuki antikanser ilaçları ile kullanılan üzüm suyu, vitamin E, quercetin, ginseng, sarımsak, beta-karoten ve ekinezya, kanser tedavisinin etkisini azalttığı gibi, toksisiteyi de artırıyor.”

Haberin Devamı

TELOMER?

Bir de güçlü bir pazarlama stratejisiyle son günlerin popüler konusu; “Telomer tedavisi” var. Belki takip etmişsinizdir, işin içine ünlü isimler girdi, reklam kokan haberler tartışma yarattı. Bu haberlerin kullanıldığı sitelerde binlerce dolara “Telomer ilaçları” satılıyor. Vaat; yaşlanmayı durdurmak, 100 hatta 150 yaşı göstermek. Peki bu mümkün mü? Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. A.Turgut Ulutin, temkinli:

“Telomerler kromozomların ucundaki koruyucu parçalar. Hücre bölünmesiyle telomerlerin kısaldığını biliyoruz. Ayrıca stres, sigara, obezite, yaşam tarzı ve beslenme şekliyle telomer uzunluğu bağlantısını gösteren çalışmalar var. Telomerin kısalması, doğal olarak yaşlandıkça kısalması anlamına gelir. Telomeraz ise telomerleri uzatan bir enzim. Buradan yola çıkılarak bazı tedaviler planlanmakta. Üzerinde çalışılan da bu enzimle telomeri uzatabilmek. Buna gelene kadar, genetik miras, yaşam şekli, beslenme gibi etkenler daha önemli. Dışarıdan telomeri uzatmaya yönelik müdahalelerin kanser riskini artırdığını gösteren çalışmalar var. ‘Telomeri uzatarak yaşlanmayı geciktirebiliriz’ denilebilir ama buna temkinli yaklaşmak gerek. Mucize gibi sunmak doğru değil, çünkü ön araştırma düzeyinde. FDA onaylı ürün varsa güvenli olduğu düşünülebilir.”