İstanbul’daki durumu gözler önüne seren bir araştırmaya göre, 30.9 dereceyi aşan sıcaklıklar 65 yaş üstü bireylerin ölüm riskini şehir genelinde yüzde 20.9 oranında artırıyor
“Sıcak çok sıcak, daha da sıcak olacak…” Keşke bu sözler, sadece şarkı sözü olarak hatırımızda kalsaydı. Ancak her yaz, artık daha sık telaffuz ediyoruz. Çünkü dünya, gerçekten de ısınıyor. İklim krizinin etkisiyle art arda yeni sıcaklık rekorlarına tanıklık ediyoruz. Aşırı sıcak hava dalgalarının hem sıklığı hem de şiddeti sürekli artıyor.
Tabii yükselen sıcaklık değerleri, sadece termometrelerde değişime neden olmuyor. Sıcak hava dalgaları, insan bedeninde de ölümcül değişimlere yol açıyor; hastanelerin acil servislerini de sessizce kalabalıklaştırıyor. Ve bu sıcakların, özellikle büyük şehirlerde ölüm riskini artırdığına dair elimizde artık çok güçlü bilimsel veriler var. Marmara Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Dr. Merve Yılmaz’ın imza attığı yeni bir araştırma, sıcak hava dalgasına her yıl daha fazla maruz kalan İstanbul’daki tabloyu gözler önüne seriyor. Çalışmaya göre, 30.9 dereceyi aşan sıcaklıklar, 65 yaş üstü bireylerin ölüm riskini şehir genelinde yüzde 20.9 oranında artırıyor. Üstelik bu risk, İstanbul’un yalnızca kalabalık merkez ilçelerinde değil, daha az kentleşmiş, daha ‘yeşil’ olarak bildiğimiz kırsal bölgelerde de yüksek. Hatta daha da yüksek. Sarıyer, Adalar, Beykoz ve Tuzla gibi görece seyrek nüfuslu bölgelerde ölüm riski yüzde 19.5’e kadar çıkıyor. Bu çarpıcı tablo, sıcak hava dalgalarının yalnızca metrekareye düşen beton miktarıyla ilgili olmadığını, hazırlıksız yakalanan insanların hayatına mâl olabileceğini gösteriyor.
İklim değişikliği, artık yalnızca kutuplardaki buzulların erimesiyle ilgili değil; sağlığımızla, şehir planlamamızla, yaşlı bakımıyla, kadınların iş gücüne katılım oranıyla; kısacası yaşamın tüm damarlarıyla doğrudan ilişkili bir kriz. Kadıköy, Adalar, Beşiktaş gibi yaşlı nüfusu görece yüksek ilçelerde bu etkiler daha da belirgin. 80 yaş üstü kadınların oranı erkeklere göre daha yüksek olduğundan, sıcakla ilişkili ölümler söz konusu olduğunda risk kadınlar için daha ağır. Sosyokültürel faktörler de bunu destekliyor: Türkiye’de 15 yaş üstü kadınların yalnızca yüzde 36’sı iş gücüne katılıyor. Daha fazla iç mekânda vakit geçiren, hareketsiz kalan bireylerin ısı stresine adaptasyonu daha düşük oluyor.
Daha çarpıcı bir veri ise sağlık sorunlarına sahip bireylerde ortaya çıkıyor: Serebrovasküler rahatsızlıkları olanların ölüm riski, sıcak dalgalarında yüzde 53.4; solunum rahatsızlığı olanlarda yüzde 40.7 oranında artıyor. Bu oranlar, artık sağlık sistemimizin yalnızca pandemilere değil, sıcak havaya da hazırlıklı olması gerektiğine işaret ediyor. Dr. Merve Yılmaz’a göre, çözüm tek bir noktada değil. Çok katmanlı bir hazırlık gerekiyor: Halk sağlığı stratejileri, yaşlı nüfusa odaklanan programlar, erken uyarı sistemleri, kamuya açık klimalı serinleme alanları, ısıya dayanıklı kentsel tasarım ve izolasyon gibi yapı önlemleri, kısa vadeli çözümler olabilir. Ancak asıl mesele, toplumun tamamının ‘iklim farkındalığı’ ile donatılması.
Yaşlanan nüfus risk altında
Türkiye’de nüfusun yaşlanmasıyla birlikte sıcak hava dalgalarına bağlı ölümlerin de artacağı öngörülüyor. 2022 yılında yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 9.9’du. Nüfus projeksiyonlarına göre bu oran, 2030 yılında yüzde 12.9’a, 2080 yılında ise yüzde 25.6’ya yükselecek. Çalışmada, bu nedenle sıcak hava dalgaları yaşandığında yaşlılara odaklanan müdahale ve eylemlere öncelik verilmesi gerektiğine dikkat çekilmiş.
İstanbul’da 65 yaş üstü nüfus oranının en yüksek olduğu ilçeler: Kadıköy, Adalar, Şile, Beşiktaş ve Bakırköy. Özellikle bu ilçelerde mutlaka, sıcak hava dalgaları için ek tedbirler ve erken uyarı sistemleri uygulamaya alınmalı.