Washington’a tapmamak nasıl olur?

15 Mayıs 2017

Kimilerine göre Başkan Trump ve yönetimi “erime” evresine girmiş bulunuyor. Ama Trump, kongre kendisini görevden almak için harekete geçecek olursa, yapılacak görüşmelerin bugüne kadar sağlanan en büyük TV izleme oranını yakalayacağını söyleyecek kadar özgüven sahibi.

Trump’ın söyledikleri bu kadar değil: Virginia Eyaleti’nde bir Hıristiyan kilisesi tarafından kurulmuş olan Özgürlük Üniversitesi’nin mezuniyet törenindeki konuşmasında, “Biz Washington’a değil, Allah’a tapıyoruz,” dedi. O zaman sorulacak soru şu: Daha iki yıl önce Irak ve Suriye savaşlarıyla ilgili tahminlerini siyasal amaçlarla çarpıttığı ortaya çıkmış olan bir komuta kademesine, ABD’nin en önemli sorunu olan DAEŞ ile mücadeleyi tamamen bırakmış olmak, güce tapınmak olmuyor mu?

Amerikan silahlı kuvvetlerinin çeşitli birimlerinden oluşan Merkez Komuta birimi CENTCOM’un komutanı, şu anda tüm ABD silahlı kuvvetlerini yönetiyor. Emekli Orgeneral James Mattis, Obama’nın bir generali idi ve hâlâ onun ve Hillary Clinton’ın seçim dönemi için geliştirdiği stratejinin doğruluğuna inanmaktadır. Bu strateji bir tek ABD askeri zayiat verilmeden, DAEŞ teröristlerini Irak ve Suriye’den temizlemeyi öngörüyor. CENTCOM inanıyor ki

Yazının Devamı

‘Bugün itibarıyla ilişiğiniz kesilmiş olup...’

11 Mayıs 2017

ABD’de Federal Soruşturma Bürosu FBI’ın direktörü James Comey’in derhal geçerli olmak üzere görevden alınması ortaya anayasal sorunlar çıkartacak gibi duruyor ve bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington ziyareti öncesi hiç de güzel görünmüyor.
Trump, Comey’i uzun zamandır kovmaya hazırlanıyordu. Comey’in seçime Hillary Clinton’ın kaybetmesine sebep olduğu söylenen “e-mail soruşturması” açıklamalarıyla müdahil olması, bir ölçüde bu kararı geciktirmiş de değildi. Çünkü Trump, seçim zaferinde bu müdahalenin payı olduğuna hiçbir zaman inanmadı. Anketler de FBI soruşturmalarının Hillary’ye oy verecekken bundan vazgeçen bir seçmen kitlesinin olduğunu göstermedi.
Trump’ın Comey’in işine son veren mektubuna kendi bakan ve danışmanlarının bu kararın verilmesi gerektiğini belirten yazılarını eklemiş olması bir zaaftır. Başkan’ın, atama yapabildiği makamdaki kişiyi görevden alabilmek için kimsenin tavsiyesine ihtiyacı yoktur; aldığı kararın gücü bu tavsiyelerden değil, Amerikan Anayasası’ndan gelmektedir. Trump’ın Comey’i bir sayfalık mektupla değil de bir klasör dolusu yazıyla kovması, ortaya büyük bir sorun çıkacağını beklediğini, hatta bildiğini gösteriyor.
Amerikalılar FBI Başkanı’nın

Yazının Devamı

Avrupa artık asla aynı olmayacak

8 Mayıs 2017

Fransa’da beklenen oldu ve François Hollande için en doğal halef, Emmanuel Jean-Michel Frédéric Macron 5 yıllığına cumhurbaşkanı oldu. Parlamento seçimlerine ve daha sonra hükumetin oluşturulmasında sergileyeceği çizgiye bağlı olarak bu süre
10 yıla çıkabilir.
Bugün söylenmesi en kolay şeylerden biri, Avrupa’da bu üçüncü seçimde de aşırı sağcı halk dalkavukluğunun kaybetmiş olmasıdır. İngiltere’de Nigel Farage, Hollanda’da Geert Wilders’ten sonra Fransa’da, temeli İslamofobia olan bu yeni-nesil popülizm Le Pen’in şahsında yenilmiş oldu. Le Pen, kazanabilmek için son iki hafta içinde epey yalan söyledi; ortaya doğru hamleler yaptı; hatta babasından miras olarak devraldığı AB düşmanlığından bile Euro’yu muhafaza etmek gibi tavizler verdi. Bu sonuçta Fransız seçmenin gözünü boyamadı.
Ama tıpkı Hollanda seçimleri gibi, Avrupa siyasetine enjekte edilen bu aşırı sağcı popülizmin etkileri Fransa’da da görüldü. Bu durum Macron’u doğal kimliğinden uzaklaştırdı; Brüksel bürokratlarına karşı sert söylem görüntüsünde milliyetçi popülizme kaydırdı.
Macron, Fransa’nın ve Avrupa’nın en genç cumhurbaşkanı; aynı zamanda siyaseten en tecrübesiz lideri. Rothschild’lerin bir yatırım bankerliği

Yazının Devamı

Suriye’de güvenli bölge konusu

4 Mayıs 2017

Suriye’de iç savaş altıncı yılında ve yavaşlama şöyle dursun, hâlâ içerde yoğunlaşma, dışarıda etkisini artırma eğiliminde. Türkiye, Ürdün, Irak ve İsrail sınırları Suriye’deki istikrarsızlık sebebiyle her gün biraz daha fazla ülkelerin gündeminde. Bu, uluslararası diplomasinin de bir değilse bile Kuzey Kore’nin nükleer savaş tehdidinden sonra iki numaralı meselesi. Nitekim ABD Başkanı Trump ile Rusya Cumhurbaşkanı Putin arasında önceki gün yapılan telefon görüşmesinin konusu “Suriye’deki çatışmaların tırmanmasını önleme yolları” oldu. Putin bu görüşmenin notlarını dün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile paylaşmış olmalı.

ABD ve Rusya, dönüp dolaşıp, Türkiye’nin altı yıl önce açıkladığı güvenli ve böyle olabilmek için uçuşa yasaklı bölge fikrine geldiler. ABD’nin, PKK-PYD’nin de içinde olduğu Suriye Demokratik Güçleri adlı muhalif kuvvetlerinin eliyle, Suriye içinde altı yerde havaalanı kurma projesini sürdürdüğü resmen doğrulanmamakla birlikte biliniyor. Ülkenin kuzey ve güney sınırlarında yer alan bu havaalanları, bir açıdan baktığınızda ileride Suriye’nin üçe bölünmesi için zemin çalışması olarak görünüyor; bir başka açıdan güvenli bölge merkezleri için hazırlık.

Trump, İdlib’e kimyasal

Yazının Devamı

‘Sen iyi bir adamsın Charlie Brown!’

1 Mayıs 2017

Türkçesiyle “Fıstıklar” olan ama tüm dünyada “Peanuts” diye tanınan, afacan köpek Snoopy ile onun başarısız arkadaşı Charlie Brown ve mahalle arkadaşlarının günlük olaylarından ibaret bir günlük çizgi diziydi. Muhtemelen görmüş olmalısınız: Charlie Brown’ın insan gibi davranan ama hiç konuşmayan uçan kulübesiyle bir yaşam ustası olan köpeği Snoopy; çok çalışkan, yarı çatlak ve bencil Lucy ve diğerlerinin hikayelerini bilmeyen yok gibidir. Charlie Brown’ı “hayatta daima kaybeden” bir çocuk olarak tanımlarlar; ama Charlie Brown, sürekli hayatın anlamını sorgulayan ama asla karamsarlığa düşmeyen, başına gelen her felaketten olumlu ders çıkartarak bize hayata pozitif bakmayı öğreten ebedi iyimser bir tiptir. Bir tek olay hariç!

Amerikalı çocukların tam kale maç yapamadıkları zaman oynadıkları bir futbol türü vardır. Birisi Amerikan futbolu topunu yere diker ve üst tarafını eliyle tutar; arkadaşı da gerilir koşarak gelir, topa vurur. Bir tür penaltı vuruşu alıştırması. Burada bu alıştırmanın işlemesi için topu tutan çocuğun, topu son saniyeye kadar tutmaya devam etmesi gerekir; yoksa elips şeklindeki top devrilir, penaltı atacak olan da topa vuramaz.

Cha

Yazının Devamı

Kimlik kartı şart mıdır?

27 Nisan 2017

Uluslararası siyasetçiler ve gazeteci-yazarlar, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) Türkiye’nin olağanüstü hali kaldırması ve (kendi ifadesiyle) “parlamenterleri ve gazetecileri hapisten salıvermesi” talebiyle, gözetim altında tutulması kararının, Türkiye’nin AB üyeliğini tehlikeye attığı kanısındalar.
Bu üyelik zaten tehlikedeydi ve bu tehlike Türkiye’den değil, bizzat Avrupa Birliği’nden kaynaklanmaktaydı. 56 yıl önce, o zamanki Soğuk Savaş Avrupa’sının liderleri gerçekten hem ekonomik amaçlarla, hem de İkinci Dünya Savaşı sonrası geçerli olan Avrupa’nın güney kanadının korunması arzusuyla Türkiye’yi AB’ye tam üye yapmaya kararlıydılar. O zamanki gazete makalelerine bakarsanız, Türkiye de bu üyelikte sayısız faydalar görüyordu. Bu faydaların başında, sanıldığı gibi Avrupa ülkelerine daha fazla ihracat yapabilme veya vize almadan Avrupa’ya gidebilme yoktu. Zaten yılda 200 dolar döviz istihkakıyla, Avrupa’ya ne gezisi yapacaktınız? Tarım ürünlerimizi zaten satıyorduk Avrupa’ya; sınaî üretim alanında ise AB’ye satacak neyimiz vardı?
1951’de Avrupa Konseyi’ne kurucu üye olmak üzere başvurumuz ve 12 Eylül 1963’te o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’na tam üyelik

Yazının Devamı

Uyum sorunu mu dediniz?

24 Nisan 2017

Görünen o ki, bazı batılılar için referandum sonuçlarını kabul etmek, ülke içindeki “Hayır” kampınınkinden daha zor olacak. Üzerinden bir haftadan fazla zaman geçtiği ve herkes, yolunu şaşıran Amerikan filoları, Venezuela’da barışçı protestolarda onlarca kişinin öldürülmesi, An Coulter’in Kaliforniya Üniversitesi’nde konuşturulmaması sebebiyle Berkeley’in savaş alanına dönmesiyle uğraştığı halde, Alman yazarlar, Amerikan gazetelerinde konuk yazarlık yaptıklarında konu referandum olmaya devam ediyor.

Klasik demokrasi kuramına göre, oyun niteliğine ve oy verenin kimliğine bakılmaksızın, halkın daima rasyonel bir düşünce ile oy verdiğine inanılır. Plato’dan bu yana, Walter Lippmann, John Dewey ve H. L. Mencken’e, bütün siyasal düşünürler bunu savunmuş; hatta oy ve oy vermenin kutsallığı öne sürülmüştür. Latince “Vox populi, vox dei” (Halkın sesi, Tanrının sesidir) sloganı bunu ifade eder.

Eder ama görünen o ki bu ifade, Almanya’daki Türklerin Anayasa reformu oylamasında “Evet” oyu vermesini kapsamıyor.

“Die Zeit” gazetesi siyasal haber editörü Jochen Bittner’in “New York Times” gazetesine yazdığı konuk makalesi, bu alandaki örneklerden sadece biri. Herr Bittner, Alman toplumuna

Yazının Devamı

İkinci Kore Savaşı

20 Nisan 2017

Uçak gemisi Carl Vinson ve refakatindeki üç savaş gemisinden oluşan filonun rotasını Kore Yarımadası’ndan başka tarafa çevirmesine rağmen ABD hâlâ İkinci Kore Savaşı tehdidinden tümüyle vazgeçmiş değil. Trump bir tarihte Obama’nın dış müdahale siyasetini eleştirirken, “Ne yapacağı hakkında düşmana telgraf çekiyor” demişti. Kuzey Kore’nin fazla dengeli olduğu söylenemeyecek liderini korkutmak için yapılan bu “filo gönderme” belki Trump’ın telgraf çekmeme politikasına ters geldi. Ama söyleminde bir değişiklik yok; Kuzey Kore kılını kıpırdatırsa, ABD saldırıya geçecek.
“Kılını kıpırdatma”, uzmanlara göre, Güney Kore’nin başkenti Seul’ün yarısının dümdüz olması anlamına geliyor. Örneğin, aşırı muhafazakâr yazar David French, ilk Kore savaşında yaşananları anlattığı yazısında, yarımadadaki bütün kentlerin yandığını hatırlatıyor. Bugünkü korkunç silah gücüne iki tarafından da sahip olmadığı 30 yıl önceki bu savaşta asker-sivil 56 bin kişi ölmüştü. (Savaşa Amerikan piyade birliğine iltisaklı olarak katılan Türk motorize piyade tugayının kaybı 721 şehit, 2.111 yaralı ve 168 kayıpla sınırlı kalmıştı.) (“Sınırlı kalmış” olmanın anlamını tabiî bu 2.889 aileye sormak gerekir.)
Kuzey

Yazının Devamı