Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ekonomide bilinen bir kural vardır: Kötü para iyi parayı kovar. Diyelim ki bir hükümet piyasaya külçesinin, maden olarak değeri üzerinde yazılı olan değerden daha yüksek bir para çıkarttı. (Bir tarihte olmuştu; içindeki gümüş miktarı 175 kuruş olan 1 liralık paralar sürülmüştü.) Millet o zaman ne yapar? Külçesinin maden değeri hiç yüksek olmayan diğer (kötü) paraları vererek bu (iyi) paraları toplar. (Nitekim 175 kuruşluk değeri olan o 1 liralar bazen 5 adet 25 kuruş verilerek toplanmış, yani piyasadan çekilmişti.)
Bu olguyu 16’ncı yüzyılda gözlemleyen İngiliz maliyeci Sir Thomas Gresham’in ortaya attığı ifadeye daha sonra Gresham Yasası adı verildi ve ekonomi dışında da kullanıldı. Bir şeyin yerini tutabilecek şey daha kötü ise o kitlelere daha cazip görünüyor. Kötü mal, aynı piyasadaki bütün malları da kötüye doğru çekiyor.
Örnek üzerinde daha rahat konuşulabilir: Zaten istikrarsız ve parlamenter sistemin en kötü örneklerinden biri olan Hollanda’da sistemin zaaflarını istismar eden popülist (ki bunu “halk dalkavuğu” diye anlamak lazım) Geert Wilders 19 yıl önce peyda oldu. Wilders katıldığında bir liberal parti olan Özgürlük ve Demokrasi İçin Halkın Partisi (VVD) Wilders ayrıldıktan sonra onun “kötü siyaseti” piyasada revaç buldukça katı muhafazakâr ideolojiye saplandı. Parti Başkanı Mark Rutte, Wilders ile onun kötü önerilerinde yarışarak, siyasal bir zafer elde etti. Rutte, 150 üyeli mecliste 2010’da 31, iki yıl sonra 41 sandalye kazandı. Ne var ki, Rutte, ne ekonomide, ne AB siyasetlerinin belirlenmesinde ve ne de uluslararası siyasette başarılı oldu. Hollanda’nın büyüme hızı düştü, işsizlik arttı. Bu seçim kampanyasının başladığından beri yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında Rutte, 16 milletvekili kaybedecek gibi görünüyor.
Hollanda’da en çok milletvekilini çıkartmak, hükümeti kurmak anlamına gelmeyebiliyor; 1918’den bu yana hiçbir parti ne kadar çok milletvekili çıkartsa bile tek başına hükümeti kuramadı.
Rutte, kendisinden daha çok oy alacağı tahmin edilen Wilders’i yenmenin tek yolunun Wilders’den daha Wilders olmak olduğunu düşündü. Cenevre anlaşmalarının diplomatlara (bakanlar da diplomat sayılırlar çünkü diplomatik pasaportları var) sağladığı dokunulmazlığı en kaba tarzda ihlal ederek Hollanda’yı diplomatik tabirle “Haydut Devlet” (Rogue State) statüsüne düşüren Rutte, yine de başbakanlığı kaybedecek. Türkiye ile diplomatik bunalım sonrası yapılan kamuoyu yoklamaları, Rutte’nin hiçbir koalisyonda yer alamayacağını gösteriyor. Attığı adımın iyice ters tepmesini önlemek için bakanlarımıza yaptığı aşağılık işlemlerin ülkesini bir zarara sokmayacağını söyleyen Rutte’ye göre, Türk hükümetinin açıkladığı yaptırımlar
“çok kötü değil.” Elçisi müttefik bir ülkeye sokulmayan bir başbakanın ağzından çıkan bu sözler, yüzüne tükürülen birinin, “Çok şükür,
yağmur yağıyor” demesidir.
Bir hafta-10 gün süreceği sanılan koalisyon arayışlarından sonra Hollandalı seçmenin de Rutte’nin yüzüne tükürmüş olduğunu göreceğiz.