Bazen tımarhane gibi!Önünü göremiyorsun. Neyin ne olacağını kestirmek falcılık oluyor. Müthiş dinamik. Fıkır fıkır. Bir an geliyor ele avuca sığmıyor. Değişim, dönüşüm olmadık biçimde hızlanıyor.Şu hale bakın!Ecevit gitti.Bahçeli gitti.Yılmaz gitti.Çiller gitti.Kutan, Erbakan gitti.Artık hiçbiri yok.Hani televolece şok sözcüğü var ya, aynen öyle. Altısı birden 3 Kasımda seçim sandığına gömüldüler. Kimi için bir korku filmi, kimi için sanki bir düş. Ya da ancak devrimlerle yaşanabilecek bir altüst oluş... Belki bu da bir devrim!Henüz tam algılanamayan...Dipten gelen bir dalga!Öylesine bir dip dalga ki, siyasetin bu ülkede köklü biçimde yeniden yapılanmasına tanık olacağız belki de...Hükümetin veda toplantısı.Televizyondan izliyorum. Başbakan Ecevit, yardımcıları Bahçeli, Yılmaz. Sayın Ecevit her zamanki gibi saygılı üslubuyla, noktası ve virgülüyle konuşuyor:"Kendimizi feda etmeyi göze alarak ekonomik reformları gerçekleştirdik. Bedelini de ödedik, haksız şekilde de olsa..."57. Cumhuriyet Hükümetinin ekonomide radikal reformları gerçekleştirdiği ve Avrupa Birliği alanında önemli adımlar attığı bir gerçek.Bu sayede Türk ekonomisi bugün belini doğrultabilecek duruma doğru yol alıyor. Ya da yeni hükümet, klasik deyişle ekonomide enkaz devralmayacak. Ayrıca şimdi ABye daha yakın bir Türkiyede yaşıyoruz.Ama bir gerçek daha var:Bu koalisyon hükümeti, 2001 yılı Şubat ayında öylesine derin bir ekonomik kriz yaşattı ki bu ülkeye, bu ülkenin insanlarını öylesine yoksullaştırdı, ekonomisini öylesine küçülttü ki, bedelini de seçim sandığında çok fena ödedi.Bir başka deyişle:Sadece ekonomik reformlar, yani acı reçete yüzünden yenilmedi koalisyon ortakları. Asıl ekonomik krizin imzası var, bu ağır faturanın altında.Yalnız bu da değil.Bir de birikim var!Geçmişten gelen kirli birikim... Seçim kaybeden ama koltuğunu kaybetmeyen, halkın gözünün içine baka baka, birbirini al gülüm ver gülüm aklayabilen, ayakta durabilmek için siyaset etiğini hiçe sayan, her türlü avanta ve çıkar dağıtabilen liderlere halkta duyulan büyük tepki yatıyor, bu ağır bedelin altında...Seçim öncesi CNN Türkte ANAP lideri Yılmaza sormuştum:"Avrupada bir parti seçimlerde yenildiği zaman, liderini değiştiriyor, programını ve söylemini gözden geçirip tazeleniyor. Sonra da yenilenmiş olarak seçmenin karşısına çıkıyor. Bizde neden olmuyor bu? Seçimi kaybeden lider niye koltuğunu bırakmıyor? Kaybeden parti niçin kendisini her açıdan yenilemiyor?"Sayın Yılmazın yanıtı bana hiç de inandırıcı gelmemişti.3 Kasımda seçmen, kendini yenilemeyen, değiştirmeyen lider ve partilere gereken dersi verdi. Türkiyede istikrarlı bir dönemin kapısını araladı.Bu kapı ardına kadar da açılabilir.Ama tam tersi de mümkün olabilir.AKP ve CHP, yani iktidarla muhalefet iyi bir başlangıç yapmış durumdalar.Ve bugün Çankaya Köşkünde gerçekleşecek Cumhurbaşkanı Sezer - Tayyip Erdoğan ve Baykal buluşmaları, dileriz, Türkiyeyi rahatlatmaya aday bu yeni başlangıcı devam ettirir.Aksini düşünmek istemiyorum.Yakın siyasal geçmişimizin deneyimlerinden yeterince ders çıkarıldığını düşündüğümüz içindir ki, tersi aklımıza gelmiyor. h.cemal@milliyet.com.tr Türkiye tuhaf bir memleket. Çılgın bir ülke. Belki de dünyada heyecan turizmi ile para kazanılabilecek tek ülke...