Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bursa’da bugün Türkiye-Ermenistan milli maçı var. Önemli bir maç bu.
Ama sportif açıdan değil.
Çünkü, gelecek yıl Güney Afrika’da yapılacak olan Dünya Kupası’na gidiş vizesini çoktan kaybettik.
Acı gerçek maalesef böyle.
İki takım da elendi.
Sportif durum böyle ama barış açısından simgesel değeri büyük olan bir milli maç bu. Tıpkı geçen yıl Eylül ayında Ermenistan’ın başkenti Erivan’da oynanan milli futbol maçı gibi.
Cumhurbaşkanı Gül geçen yıl Erivan’daki milli maça giderek futbol diplomasisi alanında çok anlamlı bir adım atmıştı. Bugün ise Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan Bursa’ya gelerek bu diplomasiyi doğru bir davranışla sürdürüyor.
Her ikisinin de amacı aynı:
Barış...
Çünkü, Türkiye’yle Ermenistan arasında normalleşmeye giden kapıların birer birer açılması hem iki ülke arasında, hem de bölgede gerçek barış ve istikrar adına devasa bir gelişme olacak.
Geçen yıl Erivan’da her şey dostluk ve barışa uygun gitmişti. Bugün Bursa’da da farklı olacağını sanmıyorum. İnşallah sporun ruhunda zaten var olan barış ve dostluk kazanır.
Biliyorum, barış kolay değil.
Barıştan korkanlar var.
Barışı istemeyenler var.
Barışı bir takım klişeler halinde ifade etmek herkesin kolayına gelebiliyor. Fakat hayatın kendisine gelince, işler çatallaşıyor, zorlaşıyor.
Özellikle siyasette öyle.
Çünkü gözler hemen ‘seçim sandığı’na dönüveriyor. Oy hesapları öne çıkmaya başlıyor. “Ben bu adımı atarsam, bir dahaki seçimi alabilir miyim?” sorusunun çengeli zihinlerde kıvrılıyor.
Oysa asıl sorular başka.
Onların sorulması lazım.
Dağda silahların susması kötü bir şey mi? Dağdan ölüm haberlerinin kesilmesi kötü bir şey mi? Daha fazla kan ve gözyaşı akmasın dileği kötü bir şey mi?
Hiçbiri kötü değil.
Asıl kötü olan, böylesi soruların yanıtlarını bir yana bırakıp, oy hesabı yapmaktır, seçim hesabı yapmaktır.
Barış hesabı olmalıdır, her şeyin önüne geçmesi gereken. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Zürih’te kısa süreli kriz dolayısıyla yapamadığı konuşmasında dediği gibi:
“Barışa dönük adımları ancak vizyon ve cesaret sahibi olanlar atabilir.”
Bunu bir kenara yazın.
Hem Kürt açılımı, hem Ermeni açılımı bu topraklarda barış ve refah özlemi çekenler için yaşamsal adımlardır.
Barıştan kimse korkmasın!
Komşularıyla birlikte kendi içinde de barış, huzur ve istikrar içinde yaşayacak olan bir Türkiye’nin önü olağanüstü açılır.
Büyük Türkiye asıl o zaman kurulur, tüm farklılıklarımızla barış ve demokrasi içinde yaşamaya başladığımızda...
Evet, siyasetçi her zaman seçim ateşi yaşar.
Çünkü kaderi bir yerde seçmenin elindedir.
Bu yüzden oy hesabı, siyasetin doğasında vardır.
Ama ben, Kürt ve Ermeni açılımları gibi hayati barış süreçlerinin iktidar partisine oy kaybettireceğini sanmıyorum.
Süreçte iniş çıkışlar olabilir.
Eğer olmadık yanlışlar yapılmaz, provokasyonlar yaşanmaz ve de provokasyonlara karşı uyanık kalınırsa, son tahlilde barış fikrinin toplumda gitgide tutacağını(ki bunun sinyalleri şimdiden var) ve barış açılımlarının oy sandığında öyle sanıldığı gibi geri tepmeyeceğini düşünüyorum.
Ayrıca belirtmekte yarar var.
Siyaset adamları daha çok bir sonraki seçimi düşünürken, devlet adamlarının kafasında ülkelerinin geleceği vardır.
Siyasetçiyi devlet adamı yapan da budur.