Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Açıklamada nasıl bir Türkiye, nasıl bir istihbarat anlayışıyla ilgili stratejik bir arayışın genel çerçevesinin çizildiği, devlet politikaları konusunda bir değişim isteğinin ön plana çıktığı ve devlete dönük bazı üstü örtülü 'uyarılar'ın yapıldığı söylenebilir.Devletin en önde gelen kurumlarından biri olan MİT böyle bir çıkışa neden ihtiyaç duydu? Kapalı kapılar arkasında yapabileceği -belki de yaptığı- böyle bir çıkışı neden kamuoyuna taşıdı?Bilemiyorum.MİT'in açıklamasını okuyunca, farklı bir dil kendini belli ediyor. Daha sakin, daha sivil bir üslup kullanılmış. Devletin bu gibi resmi metinlerinde görülen irtica, bölücülük gibi klasik klişeler de yok.İlk bakışta, kimsenin pek itiraz edemeyeceği 'genel doğrular'dan oluşan bir metin izlenimini veriyor.Peki ama o zaman bu açıklamayı ilginç kılan nedir? Medyanın köşelerinde kaç gündür ne diye tartışılıyor? Bazı çevreleri neden rahatsız etti MİT Müsteşarı Taner'in bu çıkışı?..Bu açılardan metnin satır aralarında yer alan bazı ipuçlarından çok, belki arka plandan gelen bazı sinyaller önem taşıyor olabilir. Belki de böyle bir açıklamanın şekillenmesine yol açan 'MİT-içi esintiler'dir, bu çıkışı ilginç yapan -ya da MİT'in dilini farklı kılan...Ne olabilir bu esintiler?Güneydoğu ve Kürt sorunu, PKK, Kuzey Irak ve Kürtlerle ilgili olarak devletin öteki kurumlarıyla ya da resmi politikalarıyla bire bir örtüşmeyen veya bu bakımdan ince ayar gerektiren bakış açıları mı?..Ya da odağında Kürt sorunu olan bütün bu konular, örneğin Türkiye'nin AB yolunda nereye oturabiliyor? AB yolunda yürüyen ya da yürümeyen bir Türkiye mi bu sorunlarla daha kolay baş edebilir?'Güçlü ekonomi'den söz ederken bunun küreselleşme ve AB yolu ile bağı nedir? 'Caydırıcı bir askeri yapılanma', güçlü ekonomi olmadan mümkün mü?Artık Türkiye için bekle-gör-tavır al taktiği yerine pro-aktif politikalar gerekiyorsa, örneğin Kuzey Irak'taki Kürt devletleşmesi ve Kerkük konusunda nasıl bir politika izlenmeli?Bir başka soru:Devletin içinde PKK, 29. isyan olarak nitelenir. Devlet bugüne kadar daha çok isyanı nasıl bastırırım sorusuyla boğuşmuştur. Pro-aktif olunacaksa,artık doğru olan, bir daha böyle bir isyanla nasıl karşı karşıya kalmam sorusunun karşılığını aramak değil midir?Bir başka deyişle:Türkiye kendi Kürtleriyle ne yapacağını tam biliyor mu? Devletin bir Kürt stratejisi var mı? Böyle bir strateji, demokrasi ve hukuk devletiyle, AB süreciyle nereye oturuyor?Bir başka konu:PKK'nın siyasallaşması...PKK çoktan siyasallaştı!Öyle değil mi?Hem belediyelerde, hem sivil toplum kuruluşlarında, hem siyasal etkinliklerde çok büyük ölçüde damgasını vuran, ipleri elinde tutan gücün artık PKK olduğu konusunda herhalde devletin de fazla bir kuşkusu olduğunu sanmıyorum.O zaman ne yapmalı?PKK elbette silah ve şiddetten önkoşulsuz vazgeçmeli. Peki ama dağdakileri indirmek için devlet, hükümet ne yapacak?Bir başka soru:PKK'nın siyasallaşması kötü mü? Dağdan siyaset sahnesine inmenin, terör ve şiddet yerine sivil siyasetin yollarında yürümenin kötü bir yanı ne olabilir ki?Biliyorum, bütün bu sorular ve bunların yanıtları, MİT Müsteşarı Emre Taner'in 80. yıl açıklamasında yer almıyor.Ama öyle sanıyorum ki, MİT'in bu açıklamasının dilini farklı kılan esinti ve sinyaller, yukarıda özetle değinmeye çalıştığım soru ve sorunlardan kaynaklanıyor.MİT'in bu açıklamasında yer aldığı gibi, Türkiye eğer "güçlü bir ekonomi, kusursuz bir dış politika ve caydırıcı bir askeri yapılanma" sacayağının üstüne oturan ve Atatürk'ün öngördüğü çağdaş uygarlığı yakalamış bir ülke olacaksa, bütün bu yakıcı sorunları ciddi biçimde düşünmek, çözüm yoluna oturtmak ve bunun için de çok boyutlu stratejiler oluşturmak zorundadır. MİT, anlaşılan o ki, bugün bu ihtiyacı fazlasıyla hissediyor. h.cemal@milliyet.com.tr Kısa adı MİT olan Milli İstihbarat Teşkilatı, 80. kuruluş yıldönümünü kutluyor. Bu vesileyle Müsteşar Emre Taner teşkilat adına ilginç bir açıklama yaptı.