Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



TATİL, kimi zaman eğlence, kimi zaman dinlence, kimi zaman da iç hesaplaşma...
Kavgalar, tartışmalar, çekişmeler, ihanetler, hıyanetler, kıskançlıklar, doğrular, yanlışlar, dönekler, üç paralık çıkar uğruna satılan dostluklar...
Yunus Emre'nin dörtlüğü gelir aklınıza:
"Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan, mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan."
Ve uzaktan, sahil kahvesinden bir şarkı yükselir:
"Değer mi hiç, değer mi hiç, değer miydi söyle!"
İç hesaplaşma burada başlar:
"Değer miydi?" sorusuyla...
Değer miydi?
* * *
HESABIN tam ortasına, bir telefon girer, arkadaşınız aramaktadır.
"Tempo'yu gördün mü, Faruk Bildirici senden söz ediyor..."
Meraklanmamak mümkün mü?
Hani Güngör Uras yazısının sonuna bir "durum tespiti" eklemiş, hiçbir yerde, paralı, ya da parasız danışman olmadığını, ancak üniversitede ders verdiğini, açıklamıştı.
Biz de "Madem Güngör Uras böyle yapıyor bir bildiği olmalı" diyerek, onun açıklamasının altını imzaladığımızı belirterek bir cümle eklemiştik:
"Anaokulunda dahi ders vermiyoruz!"
* * *
FARUK Bildirici bizim için şöyle diyordu:
"Tek satırlık bu açıklaması bile, Uras'ın çağrısını üzerine alması gereken, son kişi olduğunun yeni bir kanıtıydı. Ne garip ki, Pulur alçak gönüllü bir üslupla ortaya atılırken, çağrının asıl muhataplarından ses veren çıkmadı."
* * *
VARSIN, o şarkı çalınsın uzaklarda, varsın insan iç hesaplaşmada "Değer miydi?" sorusunun cevabını arasın, Faruk Bildirici'nin üç satırı yeter de artar bile:
"Değerdi!"
Evet, hem yaşamak, hem de yaşanılanlar "Değer miydi?"nin cevabıydı:
"Değerdi!"
* * *
GECE, Engin Kösebay'la eski günleri anıyoruz, o da tatilde, birini sorduk:
"Oooo, çoktan öldü, haberiniz yok mu?"
"Hayır, hatırlamıyorum!"
"O halde siz, onu beyninizden silmişsiniz!"
Evet silmiştik...
* * *
ABDİ İpekçi öldürülmüş, bizi vitrindeki birkaç adamdan biri sayan devlet, koruma vermiş, bir de tavsiye:
"Bir çelik yelek edinin!"
Almanya'dan bir çelik yelek getirmişler, bize vermişler, takmak bir dert, takmamak bir başka korku...
* * *
YANİ yönetimle anlaşamamışız, Hürriyet'e geçiyoruz, ısrar, baskı bizi etkilememiş, ölüp ölmediğini hatırlayamadığımız kişi, sonunda büyük kozunu(!) oynamış:
"O halde çelik yeleği geri ver!"
* * *
KAFA bu kafa!!!
Senin canın, onlara hizmet ettikçe önemli, gittikten sonra, ölürsen öl, vururlarsa vursunlar!
Çelik yeleği teslim ettiğimiz gün "onlar" kıdem tazminatını kaç uzun taksitte ödeyeceklerinin hesabını yapıyorlardı.
* * *
EVET, bunlar da olsa, yaşamak ve yaşananlar, "Değer miydi?" sorusunun kesin cevabıydı:
"Değerdi!"