Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Hadise ne?"Hadiseyi anlatacağız, sonra oturup haberi yazacağız, akşamları da -İsmail Sivrinin kulakları çınlasın - aynı tenbihat:"Sağa, sola bakın!"* * *BUGÜN yazıya rahmetlinin sorusuyla başlayacağız:"Hadise nedir?"Hadise şudur...Çoğu eskiden solcu olan, şimdi de, laik Cumhuriyete karşı saf tutanlar, seçimde Tayyip Erdoğanı hem övdüler, hem desteklediler, kazanınca da AKPyi yere, göğe koymadılar. İstedikleri olmuştu, artık Türkiyeyi, onlar gibi, Amerikan yanlısı "demokrat liberal, özgürlükçü" bir kadro yönetecekti, Bushla içli dışlı olan Tayyip Erdoğana güvenleri tamdı...* * *LAKİN, iş, Amerikayla birlikte Iraka saldırmaya gelince, kafalar karıştı, AKP hükümeti Amerikanın istediklerine kolay kolay "evet" demiyordu.Niye?Çünkü AKPnin esas tabanı olan Müslümanlara, mübarek günde, elin gavuruyla birlikte Müslüman Iraka saldırmayı anlatabilmek çok güçtü.* * *AKP, bunları düşünerek, ayak sürürken, Pentagonun Türkiye muhabirleri ateş püskürmeye başladılar:"Bu nasıl dış politika?"Kimi papyonlu, kimi düz kravatlı, kimi de bağrı açık, ağır toplar hükümete karşı ateşe başladılar, neredeyse "barış!" diyenleri barışa ihanetle suçlayacaklar.* * *Tam da o sırada, gündeme ateş topu düştü:"Amerikanın Iraka saldırı için gerekli desteği bulamaması üzerine Türkiye, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Pakistandaki medya kuruluşlarına ve gazetecilere 200 milyon dolar fon ayırması tartışmalara neden oldu." (Yeni Şafak - 15.Ocak.2003)Arkadan, Başbakan Gülün, grup konuşmasından gazetelere yansıyanlar:"Medyadaki bazı değerlendirmeleri görünce hayretler içinde kalıyorum. Türkiye bu kadar savaş yanlısı gözükemez. Bu kadar savaş yanlısı görüntü içerisinde kimse olmamalıdır. Savaş arzu eden bir görüntü vermek hiç kimseye yakışmaz, ama Türkiyeye hiç yakışmaz. Bu konular hassas konulardır, bu konular kampanyalarla, telkinlerle karar verilecek konular değildir." (Cumhuriyet - 15.Ocak.2003)* * *SAYIN Başbakan ertesi gün, böyle bir konuşma yapmadığını açıkladı ama, haberle, yazılanlar, öylesine birbirine denk gelip, üst üste çakıştı ki!İşte hadise budur!* * *HABERİ veren gazete kaynağını açıklayamazsa, iddia ispat edilemezse, elbette buna "doğru" demek mümkün değildir.Lakin, AB temsilcisi Karen Foggun "e - mail" mektuplarını okumuşsanız, üstelik bir de Selim Edesin "Rüşvetin belgesi mi olur pezevenk!" lafını unutmamışsanız.Ahh, o "şüphe" denilen duygu...Şüphe, nura kavuşturur, diyenler de vardır. h.pulur@milliyet.com.tr 1950li yıllarda "Vatan"dayız, istihbarat şefimiz rahmetli Kemal Aydar, her akşam, haberleri yazmak için içeri girince seslenir ve sorar: