Hasan PULUR
GEÇEN cumartesi günü bu köşede sormuştuk:
"Nagihan'ın günahı ne?"
Nagihan, Okmeydanı SSK Hastanesi'nde yatarken tecavüze uğrayan bir kadıncağızdı, suçu, günahı bunu saklamayıp, açıklamasıydı. Bu yüzden işinden oldu, eşinden oldu, çocuğundan oldu...
Nagihan'ın başına gelenleri Uğur Dündar'ın
"Arena"sında açıkladıktan sonra birkaç gün beklemiş ve sormuştuk:
"Ey kadın haklarını koruyanlar, dernekler, feministler, nerelerdesiniz? Bir insanın ölümüne neden olan kadına arka çıkmak için Kumkapı'da sofra kuranlar, sütun sütun köşe dolduranlar, ekran şenlendirenler, nerelerdesiniz? Nagihan'ın günahı ne?"
Ne ses geldi, ne bir nefes!
Suçlu ve günahkar buluyorlardı ki, sesleri çıkmıyordu.
* * *
TEK ses Sarıyer Hukuk Hakimi
İzzet Doğan'dan geldi...
Bizim yazımız aklına, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 1976'da verdiği bir kararı getirmiş,
(1.3.1976 - 1414 / 1767) zaten o kararı hiç unutamaz, dostlarına anlatır ve
"Jüri üyesi olsaydınız ne yapardınız?" diye sorarmış...
* * *
ÖNCE olayı özetleyelim, bir kadının zorla ırzına geçiliyor, kocası, ben bu kadınla yaşayamam, diye boşanma davası açıyor, mahkeme kusur esasından hareket ederek davayı reddediyor, boşanma kararı vermiyor.
Dava Yargıtay'a geliyor, 2. Hukuk Dairesi kararı özetle şu gerekçeyle bozuyor:
"Kadının ırzına geçilmiş olması koca açısından ortak hayatı çekilemez hale getiren bir olaydır. Türk toplumu karısı böyle bir duruma düşen kocadan, onu şefkatle bağrına basmayı beklemez. Aksine kocanın bunu hoşgörü ile karşılaması toplum içindeki değerinin yitirilmesine yol açar. Bu yargı giderek onu herkesin gözünden düşürür. Öte yandan eşinin isteği dışında da olsa başka birisi tarafından ırzına geçilmesi hali kocadan istemeyerek de olsa eşine karşı tiksinti ve benzeri duyguların doğumuna yol açar. Bu şartlar altında kocayı ortak hayatı devam ettirmeye zorlamak haksızlık olur. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu benzeri bir olayda bu görüşü benimsemiştir. (Yargıtay Hukuk Kurulu 15 / 12 / 1971 günlü 2 / 26 - 746 sayılı kararı) Kaldıki davalı (....) bile 7. 11. 1975 günlü oturumda bu olaya değin medeni ruhi anlaşmazlık sebebiyle boşanmaya karar verilmesini kendisi de istemiş, sonraki oturumlara gelmemiş ve savunma delili göstermemiştir.
Öyle ise boşanmaya karar verilmesi gerekirken, davanın reddedilmesi usul ve kanuna aykırıdır."
* * *
OYSA Sarıyer Hukuk Hakimi
İzzet Doğan böyle düşünmüyordu:
"Açıkça söylemek gerekirse, ben de Türk toplumu adına böyle bir yargıya varamıyordum. Toplumumuzda eşi ölen kadını kardeşi ile evlendirme böylece dul kadının korunacağı, çocukların babasız kalmamasının sağlanması, malları bölünmemesi v.s gibi düşüncelerle yapılan evlilikler olduğunu da biliyor ve anımsıyordum. Yine dul kadınlarla yapılan birçok mutlu evlilikler de toplumumuzda yadırganmıyordu diye biliyordum.
Bu tür olaylarda kişiden kişiye değişik tutum ve davranışlar, düşünceler olabilir. Ayrıca, aile birliği için tasayı ve kıvancı birlikte paylaşmak, iyi ve kötü günde beraber olmak, acı olayları birlikte göğüslenmek ilkesi tüm dünya hukukunda ve Türk hukukunda vazgeçilemez bir ilke olarak uygulanmaktadır."
* * *
HERHALDE Nagihan'ın başına gelenlere tepki göstermeyenler, Yargıtay'ın bu kararını bildikleri için olacak ses çıkarmıyorlar!
Hukuka, içtihat kararlarına saygılarından olacak!!!
Cinayet sanığının davası bitmeden, Kumkapı'da gösteri yaparken, yargıyı etkiliyecekleri nedense hiç akıllarına gelmiyordu!
Yaşasın aslan feministler!
Nagihan'ları savunmayı yine erkeklere bıraktınız...
Yazara EmailH.Pulur@milliyet.com.tr